Paylaş
Dahası, BDP’nin sözde Öcalan’cı fakat özde KCK’ya itaatkâr bir tutum takınması da tablonun karmaşıklığını büsbütün arttırıyor.
KCK adına önce Cemil Bayık, ardından biraz daha politik bir dille Karayılan “çekilmenin durdurulduğunu” ve “sürecin tıkandığını” açıklamışlardı. Bunun üzerine gözler Öcalan’a çevrildi. Öcalan 18 Ekim’de BDP’liler vasıtasıyla yumuşak bir açıklama yaptı:
“Yürüttüğümüz çalışmalar önemlidir. Büyük bir çaba ile yürüttüğümüz bu çalışmalar toplumu rahatlattı. Büyük zelzele dindi, fakat dağ gibi sorunlar önümüzde durmaya devam ediyor... Süreç ile ilgili umudumu korumakla birlikte bu umudun hayal kırıklığına dönmemesi için tarihi çağrımı bir kez daha tekrarlıyorum...”
KCK’NIN SAVAŞ SÖYLEMİ
Öcalan’ın bu sözlerinden üç gün sonra, 18 Ekim’de KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat, Konsey üyeleri Sabri Ok ve Mustafa Karasu örgütün TV’sine çıktılar. Söyledikleri şöyle:
“Paket, sömürgeci zihniyetin ifadesidir... Hükümetin demokratikleşme paketi sürecin bittiğinin deklarasyonudur... Hükümet birkaç gün içinde karar vermeli... Alan mücadelesini başlatabiliriz”.
Kandil, KCK ya da PKK, hangisini derseniz, nihai hedef olarak bile “silah bırakma”yı hiç ağza almadıkları gibi, son zamanlardaki bütün açıklamalarının özü “Süreç bitti, silaha döneriz” şeklindedir.
Çok önemli diğer bir gerçek, demokratik dille konuşmaları beklenen BDP’lilerin de KCK ağzıyla konuşmalarıdır. Gültan Kışanak “Söz biterse silahlar konuşur” diyebilmiştir.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Öcalan’ı kastederek “Daha makul... okuyarak, bilerek değerlendiriyor...” diye konuşması gerçekçidir.
BATI’DAKİ ÖRNEKLER
Bu tablo PKK-KCK güdümündeki Kürt hareketinin, Kuzay İrlanda ve Bask hareketlerinden hayli farklı olduğunun da fotoğrafıdır. Oralarda silahlı örgütten bağımsız etnik milliyetçi ve demokratik partiler vardır. Müzakere sürecinde silah bırakması için örgüte baskı yapmışlardır.
Bizde ise parti örgütün kontrolü altında! Yöneticiler, adaylar örgüt tarafından onaylanarak belirleniyor.
Osman Baydemir’in, “Adayımız kadın olacak” diye çektirildiğini sanmayın. Baydemir daha 5 Kasım 2010’da “Silahlı mücadele miadını doldurdu” diye konuşmuş ve o zaman Öcalan’ın öfkesini çekmiş, KCK tarafından sorgulanmış, yanına bir de “eşbaşkan” konulmuştu. Yani Kürt aydını İhsan Aksoy’un nitelemesiyle, siyasi komiser.
Şimdi adaylıktan çektiriliyor...
Kürt hareketinde bağımsız demokratik partilerin bulunmayışı ve silahlı gücün totaliter kontrolünün harekete hâkim olması, çözümün demokratik usullerle gelişmesini engelliyor.
ÖCALAN FAKTÖRÜ
Silahlı totaliter güç için “çözüm”ün anlamı, bölgede kendisinin totaliter egemenliğini kurmasıdır. “Paralel devlet” çabaları bundandır. Mayıs 2007’de açıkladıkları “KCK Sözleşmesi” bunun belgesidir.
Fakat artık “yaşlandım” diyen Öcalan’ın siyasi bir dil geliştirmesi ve kendi siyasi konumunu önemli hale getiren “diyalog” kavramını benimsemesinde de şaşılacak bir taraf yok.
Terör değil de görüşmelerle, demokratik usullerle bir çözüm geliştirilecekse, muhatap Öcalan’dır, yapılmakta olan da budur.
Öcalan’nın “kült” haline gelmiş totaliter bir karizması var, özellikle amorf kitleler üzerinde... Fakat “saha”daki silahlı örgüt sözel olarak Öcalan kültünü devam ettiriyor gözükse de fiili uygulamada Öcalan’ı boşlayan tavırlar geliştiriyor.
Uzun, ince, keskin virajlarla dolu bir süreç...
Paylaş