Paylaş
Evvela şunu tespit edelim: İslamda “dini nikâh” diye bir şey yoktur. İslamda nikâh, iki şahitle yapılan özel ve sivil bir sözleşmedir.
Nikâh işleminin din adamı tarafından veya dini bir mekânda yapılması da şart değildir.
Hıristiyanlıktaki “kilise nikâhı”nın aksine, İslamda nikâh töreninin camide yapılması gibi bir şart da yoktur.
Kamu otoritesi, nikâhın hukuki geçerlilik şartlarını toplumsal ihtiyaçlara göre düzenleyebilir.
Bunları Hayrettin Karaman Hoca, “Mukayeseli İslam Hukuku” adlı eserinde yazıyor. (Cilt 1, s. 292-294)
Şu halde nikâhı müftünün kıyması fıkıh bakımından da bir gereklilik değildir.
TARİHİN EVRİMİ
Tarihte nikâh işlemini kayda geçirip hukuken meşru kılacak kamu kurumları yoktu. Mahallenin, köyün büyüğü olarak nikâh işlemlerini imamlar yapardı.
“İmam nikâhı” böyle bir sosyolojinin sonucudur; yoksa dinimizce bir zorunluluk değildir.
Daha Kanuni zamanında, kamu otoritesinin müdahalesi gerekmeye başlamış, imamların nikâh kıymadan önce “kadı”dan (kamu otoritesinden) belge almaları şart koşulmuş; tabii geniş çapta uygulanamamıştı.
Bu alanda en radikal kamu müdahalesini Abdülhamid yaptı, 2 Eylül 1881 tarihli “Nüfus Sicili Nizamnamesi” ile evlenmeden önce kadılardan, kamu otoritesinden “izinname” alınmasını zorunlu kıldı.
İttihatçıların 1917 “Aile Hukuku Kararnamesi” ile çocukları, kadınları korumak ve resmi işlemi güçlendirmek yönünde reformist adımlar atılmıştı.
Nikâhın “imam huzurunda özel sözleşme” geleneğinden “resmi işlem” olmaya doğru evriminin aşamalarıdır bunlar.
Evrimin zirvesi Cumhuriyet döneminde hukuken geçerli tek evlenmenin “resmi nikâh” olarak kabul edilmesidir.
‘İMAM NİKÂHI’ SORUNU
Müftülerin de yapacağı, Medeni Kanun hükümlerine göre resmi nikâh işlemidir.
Ben eşimle resmi nikâhın ardından dini nikâh da yaparak evlendim. Duanın hikmetine inanan bir insan olarak, resmi nikâhın bir de dua ile kutsiyet kazanmasını doğru bulurum.
Bence resmi nikâhı belediyelerin kıyması, ondan sonra isteyenlerin de özel olarak dini nikâh yaptırması oturmuş bir gelenekti ve doğruydu.
Madem artık müftüler de resmi nikâh kıyabilecekler, resmi nikâh olmaksızın “imam nikâhı” kıymak yasaklanmalı, kaldırılmış olan ceza geri getirilmelidir.
Zira bu geleneğin “çocuk gelinler” faciasına yol açtığı bilinmektedir. Bunun ne büyük facialara yol açtığını görmek için 1917 Kararnamesi’nin gerekçesine bakmak kâfidir; üstelik şimdi 2017’deyiz.
DÜĞÜN DERNEK
Diyanet’in “İslam İlmihali”nde bazı çevrelerde din adına düğünlerin nasıl kasvetli hale getirildiği şöyle anlatılıyor:
“Son zamanlarda ülkemizde, davul çalarak düğün yapmayı İslam ilkelerine aykırı bulan bazı çevreler, olayın sevinç ve eğlence boyutunu ihmal ederek düğünü nutuklu, vaazlı geçen oldukça sıkıcı bir törene dönüştürmüşlerdir. Bu yaklaşım, dini anlamda olmasa bile geleneksel anlamda bir bid’at görünümündedir. Düğün gülüp eğlenmek, hoşça vakit geçirmektir.” (Cilt 2, s.118)
Diyorum ki, resmi nikâhı ister belediye ister müftü kıysın düğünler eğlenceli olmalıdır. “Yaşama sevinci” olmayan, kasvetli toplumlarda yaratıcı düşünce ve hayat enerjisi gelişmez.
NOT: Cumhuriyet davasında yargılananların hepsi, yüklenen suçlardan en sonunda AİHM’de aklanacaktır! Çünkü suçlamalar delilsiz, teorik hatta kurgusaldır. Dilerim hepsi tahliye olur ve bu siyasi dosya daha fazla uzamadan kapanır.
Paylaş