Paylaş
“İtaat”ten eleştiriye, itiraza geçmek, hele de bunun mücadelesini vermek özlediğimiz hukuk devleti, demokrasi, eşitlik ve bireysel özgürlük gibi değerlerin teminatıdır.
Bilimsel zihniyetin gelişmesi için de şarttır.
Tabii muhafazakâr kadınların ve hatta AK Parti’nin siyasi çizgisindeki kadın kuruluşlarının da aktif olarak tavır alması siyaseten bilhassa önemlidir. Bunun en belirgin örneği, “Kadın ve Demokrasi Derneği” KADEM’in de AKP’nin Meclis’e sunduğu bu teklife karşı çıkmasıdır.
GELENEKSEL TOPLUM
Önce nerelerden geldiğimize bakalım. İttihat ve Terakki’nin kurucularından Osmanlı vatanseveri İbrahim Temo anılarında anlatır. 1908’de Meşrutiyet ilan edilmiştir, seçimler yapılacaktır. İttihatçı adaylar olarak Rum ve Bulgar Osmanlılarla birlikte İbrahim Temo Rumeli’de köy ve kasabaları geziyorlar.
Rumlar ve Bulgarlar çok canlı, hareketlidir. Öğretmenlerle papazlar başlarında, öğrenciler ve halk milli renklerindeki flamalarla, “hürriyet” türküleriyle onları karşılıyor.
Fakat Müslüman köy ve kasabalarında, Mehmet Âkif’in deyişiyle “His yok, hareket yok!” Sadece Temo’yu tanıyan birkaç kişi “Hoj geldin be doktor” der, o kadar.
Temo sorular sorarak Müslüman halkı konuşturmaya çalışır, aldığı cevap “büyüklerimiz bilir”den ibarettir!
Okuryazarlık, hür basın, farklı fikirler, tartışma, hak arama hürriyeti olmayınca sadece “büyüklerimiz bilir” olmuştu; asırlar boyunca. Gerçekten Rumeli’de bile Rum ve Bulgarların okuryazarlık düzeyi Müslümanların çok üstündeydi.
Rumeli’yi kaybımızın esas sebeplerini burada aramak lazım.
KADIN HAREKETİ
Yılgın ve izole köylülerle “büyüklerin” emrini bekleyen kalabalıkların yerine şehirli, eğitimli, meslek sahibi kişilikli nesiller geliştikçe özgürlük, eleştiri, itiraz, hak talebi kültürleri de gelişiyor; çok gecikmiş olsak bile...
Kadın hareketi bunun çok çarpıcı bir örneğidir. Muhafazakâr kesimde de bu konuda kadınlar erkeklerden öndedir. Kadın yazarlar erkek kalemşorlardan daha demokrattır.
Bir Ayşe Böhürler “Duvarların Arkasında; Müslüman Ülkelerde Kadın” belgeselini tam on yıl önce yaptı. 28 Şubat’a karşı çıktığı gibi kadını ve kız çocukları ezen geleneklere de karşı çıkıyor. Son “istismar” önergesine de karşı çıktı. (Yeni Şafak, 19 Kasım)
Arkadaşımız Ayşe Baykal’ın gözlemi şöyle:
“Sosyal medya hesabımda bulunan AK Partili arkadaşların alışık olmadığım bir şekilde hükümete olan tepkilerini görünce şaşırmadım değil.
İlk defa ‘Hükümetin bir bildiği vardır’ düşüncesinin ikinci plana atıldığını gördüm...”
MODERNLEŞME FAKTÖRÜ
Türkiye’de yaşanmakta olan zihniyet değişiminin muhafazakâr kadın kesimindeki öncülerinden biri ilahiyatçı antropoloji hocası Doç. Dr. Hidayet Şefkatli Tuksal’dır. Doktora tezi “Kadın Karşıtı Söylemin İslam Geleneğindeki İzdüşümleri” konusundadır ve bütün İslam tarihinde bir ilktir.
KADEM’in bildirisinde, küçük yaştaki çocuğun “rızası”ndan bahsedilemeyeceği belirtilerek istismar önergesine karşı çıkılıyor. Bu da bin yıllık fıkıh tarihindeki fetvalarda kolay bulunamayacak yeni ve doğru bir anlayıştır. İslam’ın özüne de uygundur.
Doğu’da ve Batı’da geleneksel toplumlar hiyerarşikti. Hayatın her alanında “büyüklerimiz”e mutlak “itaat” edilirdi. Ekonomik ve sosyal gelişmelerle şehirleşme ve eğitimin gelişmesi bu hiyerarşiyi sarstı; modern eşitlik, özgürlük, demokrasi fikirleri gelişti.
Bizim önümüzde hayli yol var fakat eğitim ve şehirleşme gibi faktörler sayesinde temel dinamiklerimiz aynı modernleşme ve demokratikleşme istikametindedir.
Doğrusu, bunun önünü açmaktır, tıkamak değil.
Paylaş