Paylaş
Muhafazakârlık ve liberalizm bağdaşır mı, diye teorik tartışma yapmayı çok önemsemiyorum. Çünkü bu kavramların tanımları kişilere göre değişir. Dahası, verilecek teorik ‘hüküm’ ne olursa olsun, asıl bakılması gereken toplumdaki dinamiklerdir.
Prof. Yılmaz Esmer’in “Değerler Araştırması” gösteriyor ki, Türkiye’de çok büyük çoğunluk kendini dindar olarak tanımlıyor. Siyasi ve kültürel eğilimi de muhafazakâr...
“Dindar” ya da “muhafazakâr” olduğunu söyleyen kişi, namaz kılıyor veya kılmıyor olabilir ama genel eğilim dindarlık ve muhafazakârlıktır.
Muhafazakârlık ve özgürlük
Belki on yıllık AKP iktidarında muhafazakâr simgelerin siyasette de sıkça görünür ve söylenir hale gelmesinden dolayı, Türkiye’nin gittikçe daha fazla muhafazakârlaştığı sanıldı... Öyle değil, Prof. Esmer’e göre, Türkiye’de hâkim eğilim muhafazakârlıktır ama artış yok, otuz yıldır aşağı yukarı aynı düzeyde...
Fakat kendi içinde bir değişim süreci ortaya çıkmış. Mesela “dindarlık” düzeyi aynı ama “kadının statüsü” ve “hoşgörü” değerleri eskisine göre daha yüksek oranlarda.
Bana göre en dikkat çekici değişim, “kader” ve “özgür birey” kavramlarındaki değişimdir. Burada İslam’da kader anlayışının ne olduğu, ne olmadığı konusunda kitabi bir tartışmaya gerek yok. Sosyolojik açıdan önemli olan, toplumumuzda “İnsan, hayatını kontrolde tamamen özgürdür” fikrinin güçlenmiş olmasıdır.
‘Özgürlük’ en başta
Özgürlük fikrinin bu şekilde güçlenmesinin toplumsal karşılıklarından birini, Prof. Hakan Yılmaz’ın “Türkiye’de Muhafazakârlık” araştırmasında görüyoruz. “Özgürlük, eşitlik, dayanışma” değerlerinden hangisi sizce önemlidir sorusuna verilen cevaplarda 6 yıl önce “eşitlik” öndeydi, bugün “özgürlük” öne geçmiştir.
Aynı araştırmada, “asla vazgeçilemeyecek değerler”in başında, yüzde 91’le, “herkesin düşündüklerini özgürce söyleyebilmesi” gelmektedir.
Bu süreçte muhafazakâr kesimde hoşgörü oranı da yükselmektedir.
Genelde ise hoşgörü eksikliği her kesimde var.
Liberalizm bunun neresinde?
Doğu’da ve Batı’da bütün geleneksel toplumlarda “otorite” en yüksek değerdir, kutsanmıştır. Kişi bir otoriteler hiyerarşisine uyumla yükümlüdür. Buna karşılık, dünya tarihinde olduğu gibi bizde de eğitim, şehirleşme ve bilhassa girişimci orta sınıfın gelişmesi bu yapıları eritiyor. Kendi kararını kendisi veren, girişimci sınıf ve “özgür insan” tipi gelişiyor.
İşte Türkiye’de de “otorite”ye itaat yerine “özgürlükçü” değerler gelişiyor. İslami kesimde de yazarlar sık sık liberalizm tartışması yapıyor.
Yeni yayınlanan ilmihallerde de bu süreci görmek mümkün. Eski ilmihaller daha otoriter, yenileri daha özgürlükçüdür. İsterseniz düğün, eğlence, ticaret ve bilhassa kadın bölümlerini bir mukayese edin.
AKP tersine gider mi?
Bütün araştırmalar gösteriyor ki, kentlerde, gençlerde ve eğitimlilerde liberal değerler daha yüksek çıkıyor. Demek ki, yarınki Türkiye, bütün hayat tarzları ve siyasi görüşleriyle daha özgürlükçü ve daha hoşgörülü olacaktır.
Dünyada da muhafazakâr ve liberal akımlar ve felsefeler farklıdır fakat aralarında hayli yakınlaşma olmuştur. Bizde de mesela 2023’te, 2071’de liberal değerler daha bir yaygınlaşacaktır.
AK Parti’nin otoriterleşmesi bu sosyolojik dinamikle çelişir.
Paylaş