Paylaş
Bundan sonra neler olabileceğine daha büyük bir kaygıyla bakılıyor. Herhalde bundan alınacak ilk iki ders olsa gerek: Biri, seçilmiş iktidarı silah zoruyla devirmenin ne korkunç bir hata olduğudur... İkincisi iletişimin bu kadar geliştiği bir çağda büyük kitleleri silah zoruyla dağıtmanın ne korkunç sonuçlar doğurabileceğidir.
Mısır ordusu bu iki korkunç hatayı da yaptı: Hem seçilmiş bir iktidarı silah gücüyle devirdi, hem kendi halkının kanını döktü. Mursi’nin iktidarı devam etseydi, üç yıl sonra seçimler yapılacaktı, halbuki şimdi ucu içsavaşa kadar uzanabilecek kanlı bir mecraya girildi.
MURSİ’NİN HATALARI!
İçinde bulunulan konjonktürde “Mursi’nin hataları” kavramı ancak akademik bir ilgi konusu olabilir. Siyasi bakımdan üzerinde durulması ve ön plana çıkarılması gereken konu, “darbe”dir. Kan döken ve Mısır’ın geleceğini tehlikeye atan, darbedir çünkü.
Darbe, demokratik süreci silahlı müdahaleyle kesti. Ülkede krizlerin demokratik usullerle çözülmesi kültürünün gelişmesini sabote etti. Demokrasiye yeni geçen Mısır’da iktidarın da muhalefetin de demokratik yöntemlere alışmasını engelledi.
Ve darbe, “kaçınılmaz” olarak
katliam yaptı. “Kaçınılmaz” diyorum çünkü içinde bulunduğumuz iletişim çağında toplumlar artık Nâsır gibi diktatörlere hayran olacak ya da Mübarek gibi diktatörlere boyun eğecek köylü (Mısır’da fellah) yığınları değildir. Darbeciler alkışçı kitleler bulsalar bile, direnen, verdiği oylara sahip çıkan kitlelerle de karşılaşacaktır... Katliam yapmadan dağıtamayacaklardır.
MURSİ DEVAM ETSEYDİ
Mursi’nin “diktatörlüğe yöneldiği” iddiası tamamen zırvadır. Mısır’da darbenin demokrasi yolunu açtığı iddiası da tamamen zırvadır.
Müslüman Kardeşler’in yürürlüğe koyduğu Mısır Anayasası’nın 132-154. maddelerinde cumhurbaşkanına verilen yetkiler, Fransız cumhurbaşkanının yetkilerinden azdır, fazla değildir.
İhvan iktidarı “şeriatı getiriyordu” iddiası da zırvadır. Asıl şeriatı isteyenler, Mursi’ye karşı darbeyi destekleyen Selefiler’di... “Şeriat ülkesi” Suudi Arabistan kimin yanında?!
Halbuki, darbe olmayıp da Mursi devam etseydi, üç yıl sonra seçimlere gidilecekti, bunda kimsenin kuşkusu yoktu. Bu süreçte Mursi ekonomi ve dış politika sorunlarıyla uğraşarak ‘dünya’ ile daha çok tanışacaktı...
Bu yolu kesen, darbecilerdir. Şimdi ufukta gözüken dehşet, Suriye ve 1990’lardaki Cezayir gibi bir içsavaş ihtimalidir. İşte darbenin eseri!
İKİYÜZLÜ BATI
Aslında “ülke yönetmek” gibi seküler bir deneyim sürecine girmiş bulunan Mursi’nin şeriat getireceği falan gibi zırvalara bir de “İsrail’in güvenliği” saplantısı eklenince, Batı, utanmaz bir ikiyüzlülükle, darbeyi destekledi. Katliamlar karşısında sadece “üzüntü” bildirdi! Darbeciler dünkü katliam için de bundan cüret aldılar.
Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey, yüz yıl önce “Batı’nın Doğu Politikasının Ahlaken İflası” adlı kitabında, Avrupa’nın Osmanlı’ya nasıl ikiyüzlü davrandığını anlatmıştı. Meşrutiyet’in kanlı bir yıkımla sonuçlanmasının ahlaki sorumluluğu Avrupa’ya aitti...
Bugün de Arap topraklarına demokrasinin gelmesi konusunda ikiyüzlü davranan Batı yine aynı ahlaki sorumluluk altındadır, Washington ve Brüksel, birlikte tabii!
Süratle demokrasiye dönülmesi için darbecilere ağır baskı uygulanmasından başka bir yol gözükmüyor.
Paylaş