Paylaş
Bugünkü yüksek tansiyonla referanduma gidilmesini terör örgütlerinin istismar edebileceği uyarısında bulundu.
Haklı fakat bunları baştan görmek gerekmez miydi? Terörle mücadele Temmuz 2015’ten beri devam ediyor.
Son aylarda Türkiye hem çok yönlü terör saldırılarıyla hem ekonomide ağırlaşan göstergelerle çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor.
Bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de fevkalade elektrikli bir mesele olan sistem değişikliğini bu sıkışık gündemin içine sokmaktan sakınmak gerekmez miydi?
‘RASYONEL YÖNETİM’
Meclis’teki kavgalar çok çirkindir. Herkes kendi tarafını kavgada haklı görebilir ama neticede Türkiye’nin yasama organında böyle çirkin bir görüntü sergilendi.
Terörün ve ekonomik krizin üstesinden gelmek için “rasyonel yönetilen ülke” görüntüsünü ve güvenini oluşturmak, dünyaya bu mesajı vermek milli bir vazifedir.
Fakat maalesef yıllardır devam eden kutuplaşma buna imkân vermediği gibi sistem değişikliği üzerinden yaşanan gerilimler de endişeleri büsbütün artırıyor.
Dövizdeki anormal tırmanmada bunun da payı vardır. Birer adım geri çekilip bir nefes almamız, bir durup düşünmemiz gerekmiyor mu?
Sağduyulu ve uzlaşmacı davranışlarla bir “ortak akıl” arayışına girmemiz gerekmiyor mu?
Politikacılarımız farkında mı? Tunus bunu başardı.
TUNUS ÖRNEĞİ
Yaklaşık beş yıl önce 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le Tunus’a gitmiştik. Türkiye kadar demokrasi tecrübesi olmayan Tunus’ta öyle bir uzlaşma iklimi ve siyasette öylesine rasyonel davranışlar gördüğümüzde, Gül’ün şu sözlerini bu köşede yazmıştım:
“Anayasalarını bizden kolay yapacaklar!” (Hürriyet, 10 Mart 2012)
Öyle de oldu. Tunus geniş katılımlı müzakerelerle, her kanadın uzlaşmasıyla anayasasını yaptı. 26 Şubat 2014’te kabul edildi: 216 üyeli Kurucu Meclis’te, sağcı ve solcu, laik ve İslamcı 200 üye evet oyu verdi! Sadece 12 ret ve 4 çekimser çıktı.
Uzlaşarak hazırlayınca sonuç böyle pozitif oluyor, birleştirici bir anayasa ortaya çıkıyor.
Bugün Tunus enerjisini kavgalara değil, sorunlarını çözmeye harcayan, İslam dünyasında demokrasi örneği gösterilen bir ülkedir.
BİR DURUP DÜŞÜNELİM
AKP ve MHP kendi milletvekillerine Meclis’teki taslak kabul edilmezse nisanda erken seçim sinyali veriyor.
Çünkü milletvekilleri erken seçimi kolay kolay göze alamazlar!
Üstelik adaylıkları liderin iki dudağının arasındadır! Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım: Bırakın geniş katılımlı müzakereleri, iki avukata kimseler görmeden hazırlattırılıp milletvekillerinin önüne koyulan bir metin bütün kesimleri birleştirici olabilir mi?
Hem “millete gitmek” çok benimseniyorsa, niye yeni taslakta seçimler “beş yılda bir defa”dan ibaret tutulmuştur? Halbuki hemen bütün başkanlık sistemlerinde cumhurbaşkanı ve meclis seçimleri ya ayrı zamanlarda yapılır veya yasama organının üçte biri iki senede bir, ara seçimlerle yenilenir.
“Millet” beş yılda bir karar vermekle kalmasın, iki yılda bir ara seçimlerle toplumda değişen eğilimler parlamentoya yansısın, denetim ve denge güçlensin diye.
Meclis’teki taslakta ise denetim ve dengeyi, dolayısıyla “rasyonel olarak yönetilen ülke” halinde görünmeyi zorlaştıracak böyle bazı ölçüsüzlükler var.
Bir durup nefes alalım; Türkiye’nin, vatanımızın, çocuklarımızın geleceği için “Daha iyisi yapılamaz mıydı?” diye bir düşünelim.
NOT: Bu akşam CNN Türk’te saat 19.30’da Eğrisi Doğrusu programında başkanlık sistemini savunan Prof. Muharrem Kılıç ile parlamenter sistemi savunan Doç. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz konuğum oluyor, Meclis’teki taslağı madde madde konuşacağız.
Paylaş