Paylaş
Yıllardan beri parlamenter sistemi savunan MHP yöneticileri, şimdi “ama” diyerek “Türkiye’nin içinde bulunduğu” şartlar gerekçesiyle bu sisteme destek verecek.
Sanki bu şartlar, Türkiye’de hem cumhurbaşkanlığı hem hükümet kurumu yani parlamenter sistem bulunduğu için ortaya çıkmış gibi.
Fakat başkanlık sistemleri genelde iki partili yapıları güçlendirir. İki başkan adayının yarışacağı seçimler üçüncü, dördüncü partileri marjinalleştirir. Türkiye’de AKP ve CHP dışında bölgesel oy stokundan dolayı HDP öyle bir sistemde de parlamentoda grup kurabilir.
MHP NEYİ DESTEKLİYOR?
Karar gazetesinde Elif Çakır’ın “MHP Genel Merkezi’ndeki kulislerden aktardığına göre”, MHP, kendisini böyle zaafa uğratacak bir sisteme evet demiyor. Neye evet diyor? Şöyle özetlenebilir:
- Hükümet kurumu ortadan kalkacak, yürütme yetkileri cumhurbaşkanında toplanacak; yani başkanlık sistemi.
- Seçim sistemi şimdiki gibi devam edecek. Dün CNN Türk’te Ünal Kaya da MHP’nin gündeminde seçim sistemi değişikliği olmadığını söyledi. Demek ki “daraltılmış bölge”yi savunan AKP başkanlık sistemi uğruna bundan vazgeçmiş, MHP’nin lehine olan bugünkü seçim sistemini kabul etmiş.
Fakat yüzde 10 barajı MHP için risk değil mi? Cevap şu: “Yüzde 10 baraj sistemi yeniden revize edilebilir.”
Anlaşılan, parlamentoda MHP’ye yer verecek bir başkanlık sistemi olacak.
En önemli ve en büyük “FAKAT”ı burada söylemek lazım: Parlamento nasıl güçlü olacak?
PARLAMENTONUN GÜCÜ?
Başkanlık sistemini savunanlar bu sistemde “güçlü parlamento” olacağını söylüyor; Amerika’daki senato gibi!
Hatta Ömer Çelik, “kuvvetler ayrılığını gerçek anlamda sağlayacak, parlamentonun özne ve halkın devlete sahip olmasını sağlayacak” bir başkanlık sistemi tanımı yapmıştı. (30 Aralık 2015)
Önceki gün Numan Kurtulmuş da “yasamanın tamamıyla güçlendirilmiş halde yoluna devam edeceği”ni vurguladı.
“Kuvvetler ayrılığı” ve “yargı bağımsızlığı” ilkelerini de titizlikle vurgulayan Çelik ve Kurtulmuş bu kavramların anlamını akademik düzeyde çok iyi bilirler.
Gerçekten böyle olacaksa endişeye gerek yok. Lakin otoriterleşme endişeleri bu temel kavramların nasıl uygulanacağı konusundadır. Gerçekten bu kavramların nasıl hayata geçirileceğinin anayasada görülmesi lazımdır.
ÖZNE Mİ, NESNE Mİ?
Hemen bütün demokratik başkanlık sistemlerinde başkan seçimleri ile meclis (ve senato) seçimleri farklılaştırılmış tarihlerde yapılır. İki adaylı başkanlık seçimlerindeki politik atmosfer, meclis seçimlerini etkilemesin diye.
Amerika’da senato ve temsilciler meclisi için belirli sürelerle yenileme seçimleri vardır. Brezilya’da iki seçim de aynı gündedir fakat meclisin ve senatonun bir bölümü iki yılda bir, ara seçimlerle yenilenir.
Böylece yasama erkinin yürütme karşısındaki ayrı konumu güçlendirilmektedir.
Bizde ise AK Parti her iki seçimin de aynı günde yapılmasını istiyor ki bu, yasamayı “özne” yapmaz, yürütmenin “nesne”si yapar; bugünkü gibi.
Milletvekili adaylarının atamayla değil tabanda önseçimlerle belirlenmesi de yasama erkinin “ayrı” olması için zorunludur. Başkan, yasama organında elbette desteğe sahip olabilir ama adayları atayarak yasama organına hâkim olursa, orada kuvvetler ayrılığından bahsedilemez.
Onun için Cemil Çiçek disiplinli partilerin otoriter rejimlere yol açabileceğini, bunu önlemek için seçim ve siyasi partiler yasalarının demokratikleştirilmesi gerektiğini söylemişti. (28 Ekim)
Hayati derecede önemli olan yargı bağımsızlığı ayrı bir konu.
Paylaş