AYDIN Menderes’e geçen temmuz başında geceli gündüzlü üç gün misafir olmuştum.
Bir odanın içinde, sürekli yatakta, ne kadar zor bir hayat yaşamakta olduğunu bir kere daha görmüştüm.
Yatakta bir taraftan öbür tarafa dönemiyor, vefakâr eşi Ümran Hanım döndürüyordu.
Doğal ihtiyaçlarını karşılayamıyor, her konuda bakımını Ümran Hanım yapıyordu.
Ümran Hanım’ın aşkına ve evliya sabrına hayran oldum, büyük saygı duydum.
Buradan da kendisine derin saygılarımı ifade ediyorum, başsağlığı diliyorum.
Öğle yemeği için ayrılıp Aydın Bey’in alt kattaki kütüphanesine iniyordum. Günlük yazılarımı da orada yazıyordum. Kütüphanesinin çok zengin olduğunu belirtmeliyim.
Bir defasında öğleyin Aydın Bey’in odasına çıktığımda “Namaz kılıyor” dediler. Bekledim tabii. Sağlık durumu müsait olmayanlar duaları okuyarak, hatta hafızasından geçirerek ve gözleriyle namaz kılabilirler.
Feci kazadan itibaren on yıl süreyle o zor hayat böyle bir imanla tahammül edilebilir olmuştu. Aydın Bey’i yaşatan enerji
Aydın Menderes’i o halinde diri tutan ikinci vasfı, entelektüel enerjisiydi. “Babam Adnan Menderes” kitabı üzerinde çalışırken bir sohbet arasında söylemişti:
Hanioğlu’nun kitabı Princeton Üniversitesi tarafından o sırada yayınlanmış, ben de bir yazımda bahsetmiştim. Aydın Bey hemen sipariş vermişti kitabı getirtmek için.
Robert Kolej mezunu Aydın Bey, yerli ve yabancı yayınları yakından izliyordu. Asistanı okuyor, o dinliyordu. Yazılarını söylüyor, asistanı bilgisayara geçiyordu.
Müthiş bir hafızası, hayranlık verici bir analiz ve sentez gücü vardı. “Babam Adnan Menderes”i anlatırken daha bir yakından gördüm; referans yaptığı kitapları, gazeteleri, dergileri hayret verici bir hafızayla zikrediyordu.
Acılardan intikam çıkarmamak
Aydın Menderes elbette Demokrat Partili idi; elbette babasının fikirlerini ve siyasi çizgisini savunuyordu. Elbette İsmet Paşa’yı, 27 Mayıs’ı eleştiriyordu.
Darbecilerin idamdan sonra aileye ödeme emri göndererek “callat ve ip parası” istemelerini anlatırken elbette derin bir acı duyuyordu.
Burada anlatılamaz acılar... Fakat Aydın Bey’de asla bir kin izi görmedim. Bir demokrat aydın nasıl konuşursa öyle konuşuyordu.
Adnan Menderes’in eşi merhum Berin Hanımefendi, idam edilen bir eşin, hayatını kaybeden iki evladın acılarını yaşadı, acılarını içine gömdü, tek kelime etmedi. Menderes’in çocukları, Yüksel, Mutlu ve son olarak Aydın Menderes politika hayatlarında asla kindar, intikamcı olmadılar.
Acılardan intikam hissi çıkarmamak, yüksek bir ahlaki meziyettir.
Siyaset kavgası asla aşiret kavgasına dönüşmemelidir.
Cenazede CHP’liler
Aydın Bey’in cenazesine Ankara ve İstanbul’da sağın her rengi katıldı doğal olarak. Ankara’da Kemal Kılıçdaroğlu ile Deniz Baykal da katıldı. İstanbul’da Fatih Camii’ndeki cenaze namazında da CHP’liler vardı. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun yanına gittim, bu insani tavırları için kutladım.
Aydın Menderes’e Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Benim tesellim, “Babam Adnan Menderes” kitabını kaleme alarak onun kalıcı bir eserini siyasi kültürümüze kazandırmış olmamdır.