Paylaş
“Terör” boyutlarına varmayan silahlı eylemler, şantiye basmalar, adam kaçırmalar, yol kesmeler, okul yakmalar tam gaz devam ediyor.
Meşru anayasal otoriteyi tanımayıp KCK otoritesinin geçerli olduğunu göstermek için yapılan eylemlerden sonuncusu, yasal yollara başvurmadan Kürtçe eğitim okulu açılması...
Mevcut yasaları değiştirmeye çalışmak başkadır, “tanımamak” başka.
Daha önemlisi: Açtıkları okulda Türkçeye seçimlik dersler olarak yer veriyorlar! Dünyada hiçbir özerk bölgeli, hatta federatif sistem yoktur ki, ortak dil böyle “seçmelik” olarak marjinalleştirilsin!
Eylemi destekleyen HDP’li politikacılar bir örnek gösterirlerse, ben de öğrenmiş olurum.
Ortak dil konusundaki bu tavır, birlikte yaşama düşüncesine saldırıdır.
REFORM NE İÇİN?
Başbakan Davutoğlu, çözüm sürecinin Kürt vatandaşlarımızda “vatandaşlık aidiyeti” duygusunu güçlendirdiğini söylemişti. Doğrudur, zaten ayrılıkçı olmayan fakat talepleri olan Kürt vatandaşlarımızın çoğunluğunda...
PKK-KCK yönetimindeki milliyetçi Kürt hareketi ise, demokrasi geliştikçe demokratikleşmiyor, aksine talep çıtasını sürekli yukarı çekerek çatışma ve ayrışma psikolojisini tırmandırıyor.
Çözüm süreci devam ederken sürekli tırmandırılan eylemlerin başka ne anlamı olabilir?
Bu, tipik bir ayrılıkçı milliyetçilik tavrıdır. Balkan milliyetçilikleri de böyleydi. 19. yüzyılda barışçı çözüm için yapılan her reform, o zamanki tabirle ıslahat, “Balkan komitacıları” tarafından çatışmayı tırmandırmak için fırsat sayıldı, çözüm getirilemedi, herkes bu yüzden felaketler yaşadı.
İÇ İÇE GEÇMEK
Balkanlar’da din farkının yarattığı kalın duvarların aksine, aynı dine mensup olmak Türklerle Kürtleri asırlar boyunca iç içe geçirdi, önemli ölçüde kaynaştırdı. Atatürk de Hıristiyan fakat özbeöz Türk ve Anadolu şivesiyle Türkçe konuşan Gagavuzların göçünü kabul etmedi, Türkçe bilmeyen Balkan Müslümanlarına sonuna kadar kapıyı açtı; uyum kolay olurdu çünkü.
Cumhuriyet döneminde, maalesef kimlik inkârı yapıldı fakat ırk ayrımı ve izolasyon yapılmadı, Kürt vatandaşlarımız özgürce ülkenin her yerine yerleştiler. Ulaşım ve şehirleşme geliştikçe daha fazla iç içe geçtik, daha çok evlendik...
Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Hatip Dicle, dünkü Vatan’da Hüseyin Yayman’a yaptığı açıklamada Irak’ta Kürtlerin ve Arapların ayrı bölgelerde yaşadığını, halbuki Türkiye’de iç içe geçtiklerini, Türkiye’nin her yerinde Kürtlerin yaşadığını, ayrılmanın olamayacağını söylüyordu. Çok doğru.
AKIL TUTULMASI
Sosyolog Ziya Gökalp de 1923’de yazdığı “Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tedkikler”de, tarih boyunca Türklerin ve Kürtlerin birbirleriyle kaynaştığını, hatta birbirlerine dönüştüğünü ama Araplarla bunun olmadığını anlatmış, sosyolojik sebeplerini izah etmişti.
Tarihi ve sosyolojik, daha önemlisi bugünkü fevkalade iç içe geçmişlik karşısında, ayrılıkçı milliyetçi duyguları böyle sürekli ajite etmenin ne büyük felaketlere yol açabileceğini artık görmek gerekir.
Ağır silahlı çatışmaları 1990’larda hep beraber yaşadık, her evde evlat acısı yaşandı. Şimdi madem demokrasi diyoruz ve madem bir çözüm süreci işliyor, aklı başında Kürt politikacılar KCK’nın ve PKK’nın bu tahrikçi eylemlerine karşı seslerini yükseltmelidir.
“Çözüm yeri Meclis” ise, dağlarda, yollarda, şantiyelerde, sokak ve caddelerde, okullarda bu şiddet eylemleri niye?!
Bunun totaliter ve ayrılıkçı bir akıl tutulmasından başka izahı olabilir mi?
Paylaş