Paylaş
Böylece bölgede devlet otoritesi, hukuk düzeni ve kamu hizmetleri zaafa uğratılarak “alternatif otorite” tesis edilmek isteniyor. “Devletle ilişkileri kesmek” PKK ve KCK’nın temel kavramlarından biridir.
Bunu destekleyen Kürtler olduğu gibi, kesinlikle karşı çıkan Kürtler de vardır ve sayıları daha fazladır.
Iğdır’ın Bulakbaşı Köyü’nde ilköğretim okulunu basıp öğretmenleri kaçıran PKK militanlarına köy halkının ve çocukların gösterdiği asil ve onurlu tepki çok anlamlıdır. “Militan” ile “halk” arasındaki farkın somut bir örneğidir.
Bulakbaşı köylülerini de, kendilerini halka bu kadar sevdiren öğretmenlerimizi de yürekten kutluyorum.
Evet bunun ‘münferit’ olduğu söylenebilir, gerçekten PKK’ya karşı böyle tepkiler pek görülmüyor. Ama böyle fiili tepkilerin sıkça görülmemesi, hoş görüldüğü anlamına gelmez.
Okul karşı kampanya
PKK ağustostan beri “Çocuklarınızı okula göndermeyin” kampanyası yürütüyor. 4+4 meselesini de ajite etmeye çalıştılar. PKK ve KCK’nın temel dokümanlarından biri olan “10. Kongre Kararları”nda çocukları okula göndermek “otoasimilasyon” diye suçlanıyor! (Md. 7)
Okulların, yurtların bombalanması, öğretmenlerin kaçırılması bu kampanyanın eylemleridir.
Duran Kalkan 14 Ağustos tarihli açıklamasında, “çocuklarını Türk okullarına göndererek hayatını kurtarmayı düşünen” Kürtleri ağır dille eleştirmiş, çocukların “yurtseverlik eğitimi”ne, yani dağa gönderilmesini istemişti! Bu kampanyaların hiçbiri başarılı olmadı, halk desteği bulamadı. Tıpkı “ayrı cuma namazları” kampanyasının da ilgi görmemiş olması gibi...
Onun için diyorum ki, Iğdır’ın Bulakbaşı Köyü’nde halkın okula ve öğretmene sahip çıkması, istisnai bir davranış olsa da, özünde büyük çoğunluğu temsil eden bir simgedir.
Makul yaklaşımlar?
Bu tablo, PKK bölgede Stalinist bir hâkimiyet kurarsa halka nasıl davranacağının da bir örneğidir. Nitekim Galip Ensarioğlu, öyle bir durumda “asıl içsavaşın Kürtler arasında çıkacağını” söyledi!
Bunun yol açacağı felaketleri düşünmek bile istemiyorum. İç içe geçmiş bir toplumda böyle bir sorunun çözümü kolay değildir. PKK maksimalizmiyle ve hunharlığıyla çözümü temelli zorlaştırıyor.
Çözüm yolu ancak ‘makul’ yaklaşımlarla açılabilir. Onun için PKK’nın terör eylemlerini halkın tasvip etmediğini ortaya koyan her hareket, bu arada Bulakbaşı köylülerinin hareketi fevkalade değerlidir.
Cumhurbaşkanı'nın sözleri
Bilelim ki Kürt meselesinin çözümü kolay değildir, sihirli formülü de yoktur. Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün vurguladığı gibi, “en hayati meselemiz” budur.
“Türkiye’nin geleceği açısından bu meseleleri, sorunları sahiplenmemiz ve bunları doğru mecrasına sokmamız için herkesin uğraşması gerekir. Yoksa bu meseleler kendi haline bırakılırsa hiç ummadığınız yollara, çıkmaz sokaklara gider. Bunların da gelecek nesillere maliyeti çok büyük olur...”
Teröre karşı silahlı mücadele, demokrasi, siyasetle müzakere... Bunlar bilinen genel geçer doğrulardır. Türkiye’nin en muhtaç olduğu şey, politik hayatımızda itidalin hâkim olmasıdır. Kendi içinde siyasi kavgalara kilitlenen bir sistem, büyük inisiyatifler üstlenerek bu karmaşık ve zor sorunu nasıl çözebilir?
Ben asıl bundan korkuyorum.
Paylaş