Paylaş
Belki hukuk kadar eski olan ve hukukçularca çok iyi bilinen bu köklü kavramın çözüm sürecinde öncelikli bir faktör olarak ele alınması son derece isabetlidir. Zira “terör, terörle mücadele” gibi kavramların hukuki tanımları bulunmakla birlikte siyasi yorumları da vardır. “Kamu düzeni” ise siyaseten daha nötr, hukuken daha güçlü bir kavram; dünyada da böyledir.
Nitekim “terör” kavramını hiçbir şekilde ağzına almayan HDP’liler de okul yakma, infazlar ve 6-7 Ekim vandalizmi gibi olayların “kamu düzeninin ihlali” olarak nitelenmesine itiraz etmediler. Hatta dün İmralı dönüşü Pervin
Buldan, “Kamu düzeninde hiçbir sorun olmadığı zaman aslında demokratik zemin sağlıklı bir işlerlik kazanmış demektir...” diyerek doğru bir açıklama yaptı.
AYRILIKÇI HAREKETLER
Sanayileşme çağı olan 19. yüzyılda çokuluslu tarım imparatorlukları çözülüyor, ayrılıkçı hareketlerle yeni devletler zuhur ediyordu. 20. yüzyıldaki Soğuk Savaş bloklarının çözülmesiyle, küreselleşme çağı olan 21. yüzyılda benzer hareketler yine ivme kazandı. “Gecikmişlik” yüzünden en vahşi hareketler de Ortadoğu’da zuhur ediyor, yeni devlet ya da devletçik tasavvurları bu coğrafyada kendini gösteriyor.
Bu tür hareketler milyonların göç ve katliamına yol açabiliyor. Tarihin dinamiği neyse, milyonların ıstırabına yol açmadan politikalar geliştirmenin tek sigortası, demokrasilerdeki “kamu düzeni”dir.
İskoçya ve Qeubeck, ayrılık referandumları yaptı, birliktelik kazandı. Katalonya’daki gayriresmi referandumda ise ayrılık çıktı...
Kimsenin burnu kanamadı. Kimse zafer sarhoşluğuyla veya öfkeyle bombalar savurmadı, vandalizm yapmadı. İşte “kamu düzeni” bu; hukuken de toplumsal kültür olarak da.
BAHÇELİ’NİN DOĞRU TAVRI
Bu açıdan Türkiye’de MHP’nin ve HDP’nin tavırları önemlidir.
Devlet Bahçeli bu konuda, ilkeli ve dirayetli çizgisinden hiç sapmadı. Hatta fikren hiç anlaşamayacak olan HDP’li Altan Tan, vandalizme karşı çıkmayan kendi partisi HDP’yi eleştirerek Bahçeli’nin bu tavrını örnek gösterdi.
MHP, bu yönüyle benim görev yaptığım 1980 öncesi MHP’den daha dikkatlidir. Bahçeli, kararlı tutumuyla ülkücüleri sokaktan çekmiştir.
Türkiye’de ülkücü gençlerin öfkelenmesi için birçok sebep sergilenirken, sınırlı ve spontan bazı olaylar dışında, çok şükür büyük ve sürekli çatışmalar çıkmadıysa bu, Bahçeli’nin kararlı tavrı sayesindedir.
KANDİL KAN İSTİYOR!
Fakat HDP’de “kamu düzeni” konusunda duyarlılık görülmüyor. İmralı dönüşü Pervin Buldan, Sırrı Süreyya ve İdris Balüken “sürece devam” açıklaması yaparken, ajanslarda Kandil’de KCK şeflerinden Cemil Bayık’ın sözleri yayınlanıyordu:
“Kobani düşer veya bir Nusra Cephesi saldırırsa Türkiye ile barış sürecine devam etmek artık mümkün olmaz!”
Kobani bahanedir. Cemil Bayık bir yıl önce, 22 Ekim 2013 günü Kobani’nin adı bilinmezken, Reuters’a şu açıklamayı yapmıştı:
“Sürecin sonuna gelindi. Ya Kürt hareketiyle derin ve anlamlı müzakereleri kabul ederler ya da Türkiye’de içsavaş çıkar!”
KCK’nin Kandil’deki “Yürütme Konseyi”nin hemen bütün açıklamaları böyledir. HDP’den bir tek itiraz gördük mü?
Çözüm sürecindeki tıkanmaların önemli sebeplerinden biri zaten “söz verildiği halde sınır dışına çıkmamak” ve sürekli “kamu düzeni”ni sabote eden eylemlerle bölgede paralel devlet kurma girişimleridir. Samimiyetle kansız çözüm isteyen HDP’liler bu gerçeği görmelidir.
Paylaş