Paylaş
22 Ocak 2004 günü İstanbul’da şiddetli bir kar fırtınası oldu, Milli Eğitim Bakanlığı sömestir tatilini öne aldı, çocuklar o gün öğleden sonra karneleri alıp okuldan ayrıldılar. Fakat okuldan erken çıkıldığını bilmeyen şoför gelmemişti! Küçük Atalay dört kilometrelik yolu yürümeye kalktı. Tipiden göz gözü görmüyor, yolunu şaşırdı...
Ertesi gün jandarma bir dere yatağında küçük Atalay’ın donmuş cesedini buldu!
Ailenin şikâyetleri
Zavallı Atalay’ın annesi Meriye ve babası İlbey’in acısını düşünebiliyor musunuz? Servis parası verebilselerdi küçük Atalay ölmeyecekti. Şikâyet ettiler. Milli Eğitim müfettişleri, okulun erken tatil edildiğini şoföre haber vermeyen sınıf öğretmenini ve okul yöneticilerini “hatalı” buldu, “uyarı” cezası verdi!
Anne ve baba savcılığa şikâyet etti. Ümraniye Kaymakamlığı ceza davası açılmasına “gerek görmedi” ise de idare mahkemesi dava açılmasına karar verdi. Fakat ceza mahkemesinde dava beraatle sonuçlandı. 2400 öğrenci içinden Atalay’ın donarak ölebileceğini öğretmen ve idarecilerin öngörmesi beklenemezdi...
Bu dava Yargıtay’a gidip geldi, bu satırlar yazılırken hâlâ Yargıtay’dadır!
Tazminat davası
Ceza davaları çıkmaza girince, kendilerine sahip çıkan bir avukat vasıtasıyla anne ve baba tazminat davası açmak istediler. Fakat toplam 9 bin lira mahkeme harcı yatırmaları gerektiği söylendi. Bunu ödeyemediler, “adli yardım” talebinde bulundular. Kendilerinden istenen yoksulluk ilmühaberini, tapu kaydının ve vergi borcunun olmadığı gibi belgeleri topladılar, mahkemeye teslim ettiler. Fakat İstanbul’da bir idare mahkemesi, 8 Haziran 2008 tarihli kararıyla “adli yardım” talebini reddetti, hem de “özel bir neden göstermeden”, yani tutarlı bir gerekçe yazmadan...
Böylece ceza davası da, tazminat davası da açılamamış oldu.
AİHM’den mahkûmiyet
Davayı AİHM’de açtılar, işte AİHM’nin kararı:
- İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, devlete, yaşama hakkını koruma görevi vermiştir. İnsan hayatını tehlikeye sokan veya ihmali davranışlarla buna yol açanları sorumlu kılacak etkin bir iç hukuk sistemini kurmak da devletin görevidir. Atalay’ın ölümünde resmi makamlar gereken titizliği göstermemiş, sorumlular hakkında işlem de yapılamamıştır. Bu 2. maddenin ihlalidir.
- Türkiye’deki adli yardım sistemi etkin işlemiyor. Adli yardım taleplerinin gerekçesiz reddedilmesi kişileri dava açma hakkından mahrum bırakmak demektir. Bu durum ve Atalay’ın ölümüyle ilgili davanın bu kadar uzayarak hâlâ Yargıtay’da bulunması İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkının ihlalidir.
AİHM bu gerekçelerle Türkiye’yi Atalay’ın anne ve babasına 50.000 Euro ödemeye mahkûm etti.
İşte çağın adalet anlayışı budur!
Hukuka ilgi duyan herkes bu kararı okumalıdır. (İlbeyi Kemaloglu and Meriye Kemaloğlu v. Turkey, 19986/06)
HSYK’nın kararı
HSYK, geçen haftaki toplantısında, bu davada Türkiye’nin AİHM’de mahkûm olmasına yol açan yerel mahkemenin hâkimleri hakkında “terfi ettirmeme” kararı aldı. Türkiye’nin AİHM’de, bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nde mahkûm edilmesine yol açan hâkim ve savcılar artık terfi ettirilmeyecek!
AİHM kararları, hâkim ve savcıların mesleki kariyerinde Yargıtay kararları kadar etkili olacak.
HSYK’nın bu kararı hukukumuzun evrenselleşmesi yolunda güzel bir örnektir.
Paylaş