Paylaş
“Ben bir Arap lideri olsaydım İsrail’le asla iş yapmazdım. Bu tabiidir çünkü biz onların ülkesini aldık. Elbette bu toprakları bize Tanrı vaat etti fakat bunun Araplar için anlamı nedir ki? Bizim Tanrımız, onların Tanrısı değil. Bizim iki bin yıl öncesinden İsrail soyundan geldiğimiz bir gerçektir ama bu onlara ne ifade eder? Hitler’in gaz odaları onların suçu muydu? Onlar tek şeye bakıyor: yurtlarını çaldık! Bunu niye kabul etsinler?!” (Mearsheimer & Walt, The Israel Lobby, s. 96)
Yeryüzünde bu soruya kim cevap verebilir?!
Naziler gibi
1940’larda Filistin’de Yahudi toplumunun oluşturulması, “Tanrı vaadi” diye misyonerce mistik duygularla olmadı. Askeri kuvvetle oldu. Kendisi de Yahudi olan Uri Ben-Eliezer The Making of Israeli Militarism adlı kitabında İsrail devletinin militarist yapılanmasını, ideolojisini ve siyasetini çok iyi anlatır.
Yıllardan beri kanla beslenen militarizm kendi insan tipini de yaratıyor. Muhalefetteki Kadima partisinden Gilad Şaron “Gazzeliler masum değil! Onlar Hamas’ı seçti, bunun sonuçlarıyla yaşamalılar” diye konuşabiliyor. Şu sözüne bakın:
“Gazze’yi Hiroşima gibi atom bombasıyla dümdüz etmeliyiz!”
Ahmedinejat İsrail için bu kadarını söylememişti!
Biz aşırı sağcı Netanyahu koalisyonundan yakınırken, muhalefetten böyle bir sesin yükselmesi, İsrail’de aşırı sağa kayışın vahim bir örneğidir.
İşçi Partisi lideri Yitsak Rabin gibi bütün dünyanın saygısını kazanmış büyük bir devlet adamının aşırı sağcı bir katil tarafından katledilmesinden sonra gelen politikacılara bakın!
Amerika’ya zarar veriyor
Amerikalı Yahudi kökenli liberal akademisyenler Mearsheimer ve Walt yukarıda bahsettiğim kitaplarında, Yahudi lobilerinin Amerikan siyasetine hükmettiğini ve İsrail’in lehine olan politikaları Amerikan çıkarlarına zarar verse bile Beyaz Saray’a uygulattırdıklarını belirtirler. Amerika’nın Ortadoğu’da İsrail lehine uyguladığı politikalardan Amerikan milli çıkarlarının zarar gördüğünü örneklerle anlatırlar.
İsrail militarizminin açtığı derin ve kanlı yaralar, Arap ve İslam dünyasında radikal tepkilere ve terör hareketlerine yol açıyor. Bunların hepsinin hedefi Amerika’dır çünkü İsrail’in gücü de cüreti de Amerika’dan geliyor.
Hamas mı diyeceksiniz? Hamas’ın varlık sebebi, Ben Gurion’un “Araplar niye kabul etsin?” sorusunda saklıdır! İsrail militarizmidir uyandırdığı tepkilerle Hamas’ı hür seçimlerde iktidara getiren.
Türkiye ve Batı
Amerika bilmiyor mu İsrail’in peşine takılmanın kendisine zarar verdiğini? Bilmez olur mu? Fakat Amerikan Protestanlığı ile İsrail itikadı arasında kuvvetli bağlar vardır. Amerikan siyasetini Amerikan milli çıkarlarına göre revize etmek isteyen baba Bush gibi, Jimy Carter gibi başkanların nasıl hüsrana uğradıkları biliniyor.
Obama da cesaret edemiyor buna.
Amerika’nın tavrını değiştirtecek olan, biz hiç değiliz. Aksine Filistin meselesi yüzünden, Amerika ile aramızda sorunlar çıkmasından sakınmalıyız. Dış politika geleneğimizde Türkiye’nin sabit ayağı Batı ittifakıdır.
Türkiye’nin hayati sorunlarında kendi milli çıkarları vardır ve bunun gerektirdiği ittifaklar sistemi son derece önemlidir. Bu ittifaklar İslam dünyasında etkili olmamız için de gereklidir.
Paylaş