Paylaş
Buradan İnönü’nün ne ölçüde demokrat olduğu tartışması çıktı.
Bu bir gerçektir; İnönü 1946’da, “Türkiye, İspanya değildir” diyerek Franko gibi bir rejimin sürdürülemeyeceğini söylemiş, kararlılıkla demokrasiyi tercih etmiştir.
Yukarıdaki kupür, 1947 yılında Milli Şef’in yayınladığı “12 Temmuz Beyannamesi”nin parti organı Ulus’taki haberidir.
CHP’nin otoriter kanadından Başbakan Recep Peker, muhalefetteki Demokrat Parti’ye sıkı bir polis baskısı uygulamaktadır. Siyasi kavga kızışmıştır. Reisicumhur İnönü bu beyannameyi yayınlayarak DP’ye demokrasi teminatı veriyor. Recep Peker’i de uzaklaştıracak, ılımlı Şemseddin Günaltay’ı başbakan yapacaktır.
Böylece, DP 1950’deki dürüst seçimlerde iktidara gelecektir.
Ben bu kararlılığı için İsmet Paşa’yı alkışlarım.
Atatürk-İnönü farkı
Atatürk 1920’lerde gerginliği bir süre yatıştırmak istediğinde liberal Fethi Bey’i başbakan yapmıştı. Şeyh Sait isyanı üzerine Fethi Bey sıkıyönetim ilan etti fakat Atatürk’ün istediği o çok sert Takrir-i Sükûn Kanunu’nu “Prensiplerime aykırıdır” diyerek kabul etmedi, istifa etti.
Başbakanlığa getirilen İnönü Takrir-i Sükûn’u Atatürk’ün istediği sertlikte uyguladı.
İstiklal Mahkemeleri suçsuz muhalifleri bile astı...
Fakat mesela Karabekir ve arkadaşlarını ipten kurtaran İnönü oldu.
Takrir-i Sükûn Kanunu’nu ve İstiklal Mahkemeleri’ni kaldırmak için Atatürk’ü ikna eden de İnönü’dür.
Atatürk atılgandır, devrimcidir. Fransız ihtilaline kendi deyimiyle “hayran”dır.
İnönü ise ihtiyatkâr bir insandır. Fransız ihtilalini öven tek sözü yoktur. İlgisi daha çok İngiliz demokrasi tarihinedir.
Aradaki mizaç farkı bir tür gaz-fren dengesi kurmuştu.
İnönü’nün 1946’da demokrasiye geçiş kararı vermesi birikimine uygundur. 1950’lerin ortalarından sonra ölçüsüz derecede sert, hatta kışkırtıcı muhalefet yapan İnönü ayrı bir konudur.
Tek Parti’den demokrasiye
Genelgeçer hükümlerden sakınmak lazımdır. Hele de Atatürk ve İnönü gibi çok farklı dönemlerde yaşamış liderleri değerlendirirken mutlaka hangi dönemde nasıl davrandıklarına ayrı ayrı bakmak gerekir.
Savunmak veya hücum etmek için yapılan genellemeler, ayrıntılarda alınması gereken derslere engel olur.
Türkiye’nin Tek Partili otoriter rejimden demokrasiye geçişi, değerli bir derstir, modeldir.
Milli Kurtuluş Savaşı’nı demokratik bir Meclis’le başarmış olan Türkiye, Tek Parti’den demokrasiye geçişi de iç çalkantılara sürüklenmeden başarmıştır.
Davutoğlu’nun Beşar Esat’a Türkiye’nin demokrasiye geçiş tecrübesini anlatması isabetlidir. Bugün Ortadoğu’daki otoriter tek parti rejimleri demokrasiye geçişin ve geçemeyişin sıkıntılarını yaşıyorlar.
“Açık oy gizli tasnif” örneği olan 1946 seçimleri, nelerden sakınmak gerektiğinin derslerini gösterir... 1950 ve izleyen dönemlerdeki dürüst seçimler de nasıl bir seçim düzeni kurmak gerektiğinin derslerini içerir.
Bu dersler Arap Baharı için fevkâlade öğreticidir.
Paylaş