Paylaş
İslam düşüncesinin insanlığa ve medeniyete ne büyük katkılar yapabileceğini görmek için de bilimde, estetikte, tasavvufta, hoşgörüde tarihteki “İslam medeniyeti”ne bakmak yeterlidir.
Bugün İslamcılara düşen birinci sorumluluk bu çelişki üzerine kafa yormak olmalıdır; siyasi militanlık değil.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in İl Müftüleri toplantısında yaptığı son derece önemli konuşmasını okurken bunları düşündüm.
DİN VE FELSEFE
Sayın Mehmet Görmez’in uzun konuşmasında bazı bölümlerin altını çizdim. Mesela tarihteki parlak İslam medeniyetinden bahsederken sözü 9. yüzyıldaki “Beytül Hikme” adlı hikmet-felsefe okuluna getirerek diyor ki:
“Daha Halife Memun (813-833) devrinde kurulan Beytül Hikme ile eski Yunan felsefesiyle İslam hikmetinin izdivacını temin eden evrensel şehir...”
Evet, felsefe ile dini düşüncenin “izdivacını” olumluyor.
Şimdi açın 20. yüzyılda Mısırlı Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” adlı kitabını, orada Yunan felsefesine dair eserlerin tercümesiyle Müslümanların itikadının bozulduğunu yazar!
Merhum Kutub’un bu eseri “devrimci İslam” denilen siyasi radikalizmin başucu kitaplarından biridir. Böyle bir düşünceden büyük felsefi, bilimsel, insani, estetik bir hareket çıkar mıydı?! Sadece siyasi aktivizm çıktı.
YENİ DÜŞÜNCE
İslam tarihinde Yunan felsefesi üzerine başlayan tartışmalarda gelişen teolojik düşünceye “Kelam” denilir. Büyük İslam düşünürlerinden İzmirli İsmail Hakkı Bey, 1917 yılında yayınladığı eserinde, eski Yunan felsefesinin de klasik “Kelam” düşüncesinin de eskidiğini anlatır. Modern “Batı felsefesi”nin önemine dikkat çeker. “Yeni felsefenin gereklerine eşit bir Kelam ilminin araştırılması” gerektiğini belirtir. “Asrın ihtiyaçlarına uygun bir Kelam” anlayışını savunur.
Meraklısı için belirteyim, merhum ‘İzmirli’nin bu eseri “Yeni Kelam İlmine Giriş” adıyla Refik Ergin tarafından yayınlandı. (2014, Ötüken Yayınevi)
Osmanlı modernleşmesi sürecinde modern Batı düşüncesiyle tanışmış İzmirli ve benzeri İslam düşünürleri maalesef unutuldu, 1970’lerden itibaren İslamcı gençler Kutub ve Mevdudi gibi Selefi ve Siyasal İslamcı düşünürlerden etkilendiler.
BEYİN ENERJİSİ
Muhterem Mehmet Görmez, tarihte İslam medeniyetini yaratan düşüncenin geçmiş yüzyıllar boyunca tahrip olmasının sonucu olarak IŞİD’lerin ortaya çıktığını anlatıyor:
“Velev ki (bunlar) komplodur, ‘Peki bu komplonun tutmasında bizim bünyemizin hiç mi zaafları yoktur?’ suali sorulmalıdır!”
Prof. Görmez, tarihte “İslam medeniyetinin var ettiği bilim, sanat, estetik, edebiyat, bediiyyat ve mimari”ye düşmanca davranan IŞİD ve benzeri hareketleri şöyle tanımlıyor:
“Dini referansları bağlamından kopararak doğrudan birer kanun metni gibi algılayan, Kuran’la ilişkisi lafzi ve harfi, Sünnet’le ilişkisi zahiri ve şekli olan, Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatları vahyin karşısına koyarak reddeden bu anlayış...”
Bütün problemi özetliyor bu satırlar.
Dini referansların “kanun metni” gibi okunmasının... Vahyi “Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatlar”la karşı karşıya getirmenin ne büyük yanlış olduğu...
Bu konular tarihteki muazzam dini mirasla modern felsefenin “izdivaç” etmesi gibi muazzam beyin ve kalp enerjisi gerektirir. Fakat Selefilik ve siyasi militanlık Müslümanların ihtiyacı olan bu büyük beyin enerjisini dumura uğratıyor.
Paylaş