İslam dünyası!

İslam dünyası diye bir dünya yok! Bu sözler Prof. Hayrettin Karaman’a ait.

Haberin Devamı

İslam hukuku bilgini Karaman, İslami kesimin en saygın âlimlerinden biridir. Bu sözleri onun söylemesi daha bir önemlidir.
Merhum Erbakan “İslam âlemi” ile yetinmez, “İslam NATO’su, İslam BM’si, İslam parası” diye konuşurdu. Bu kavramları, en çok da “İslam parası”nı eleştirmiştim, çünkü ekonomi biliminin yok sayılmasıydı. Kaldı ki, Hz. Peygamber zamanında Müslümanlar, üzerinde İmparator Heraklius’un portresi bulunan Bizans parasını kullanırlardı. “İslam parası” diye bir şey düşünmemişlerdi.
Fakat bu gibi kavramlar başına “İslam” kelimesi konulduğu için dindar kitlelere heyecan verirdi. Rasyonel bir proje taslağı bile yapılmadan, ateşli nutuklar sürüp gitmişti.
Şimdi Karaman gibi ciddi bir ismin “İslam dünyası yok” demesi, artık gözlerin gerçeklere çevrilmesi bakımından önemlidir.

‘ÇAĞDAŞ ÜMMET’

Karaman, Mısır’daki darbe sebebiyle, Suudi rejimine karşı bir protesto olarak “Birkaç sene hacca gitmemek lazım” diye de konuşmuş. İslami kesimde çok tartışılıyor. Uzmanı değilim, ben bu konuda hiçbir şey diyemem. Bu sözleri sosyolojik açıdan önemsiyorum; İslam dünyasındaki tahammül edilemez durumlar görülüyor, tepki gösteriliyor.
Daha önemlisi, eskiden “emperyalistler, Siyonistler” bundan sorumlu tutulur, ateşli nutuklar atılırdı. Artık “Ne yapmalıyız?” arayışı gelişiyor. Ve ister istemez, saf İslami kavramların yanında “çağdaş, modern” gibi kavramlar kullanılıyor. İşte Karaman’ın sözleri:
“Öyle bir organizasyon yapmalıyız ki, çağdaş olacak, uluslararası antropoloğu, sosyoloğu, psikoloğu, akademisyeni, doktoru vs. akıllı insanları bir araya getirip çağdaş ümmeti nasıl oluşturacağız, ona bakmalıyız”.
Zihinlerdeki çağdaş ümmet tasavvuru, son derece karmaşık reel hayatta inşa edilebilir mi? Her birinin coğrafyası, sorunu, çözümü, yararı çok farklı, hatta çelişik olan İslam toplumları böyle bir elit-akademik çalışmayla “çağdaş ümmet”e dönüştürülebilir mi? Sanmıyorum.

AZ GELİŞMİŞLİK SORUNU

Sanmıyorum ama çözüm arayışında, hem de uluslararası standartlarda “antropolog, sosyolog, psikolog, akademisyen, doktor vs.”ye ihtiyaç olduğunun vurgulanmasını çok önemli buluyorum.
Tabii buna iktisatçıları da eklemek lazım.
İslam ülkelerinin sorunlarına “az gelişmişlik sorunu” olarak bakan İslamcı düşünür sayısı çok azdır. Halbuki temeldeki sorun budur. Entelektüel, iktisadi, sosyal ve akademik bakımdan “gelişmiş toplum” düzeyine ulaşmadıkça Müslümanlar hiçbir sorunlarını çözemeyecektir.
İstedikleri kadar miting yapsınlar, demokrasiyi özlesinler, emperyalizme, Siyonizm’e falan lanetler yağdırsınlar...

MESELA İBNİ RÜŞD

12. yüzyılda felsefeyi savunan İbni Rüşd’ün “Tehafüt” adlı başyapıtının Latince tercümesi 16. yüzyıl Avrupası’nda 17 defa matbaalarda basılmış, girmediği belli başlı kütüphane kalmamıştı. Osmanlı kütüphanelerinde ise bütün altı asır boyunca sadece 4 nüsha “Tehafüt” elyazması vardır!
İbni Rüşd’ü çıkaran zihin aydınlığıyla, onu unutan zihin kararması! Herhalde İslam toplumları üzerinde düşünürken en önemli hareket noktası bu olmalı.
Rasyonel girişimci zihniyet gelişmeyince, petrol zenginliği de şeyhlerin, kralların, diktatörlerin feodal serveti oluyor, gelişmeyi ve demokrasiyi getirecek girişimci orta sınıf oluşmuyor.
İslami heyecanla Müslüman ülkelerin hal-i perişanisine bakarken, herhalde, çözümü modern bilimlerin ve piyasa ekonomisinin gelişmesinde aramak gerekir. Demokrasinin de sağlam zemini bunlardır.

Yazarın Tüm Yazıları