Paylaş
“Biz buranın efendisi değiliz. Sadece zamanın padişahları buranın efendileriydi. Anlı şanlı paşalar dahil, hepimiz hizmetkârlarız.”
Ve hizmetlerinin çok kısa bir özetini verdi: Damperli kamyonların geçiş ve park yeri olan Bâbı Hümayun asli hüviyetine kavuşturulmuştu. Aya İrini ile Ayasofya arasındaki gecekondular kaldırılarak Roma ve Bizans dönemine ilişkin arkeolojik çalışmalar başlatılmıştı. Hırka-i Saadet dairesi restore edilerek ziyarete açılmıştı... Birçok bölümde restorasyon çalışmaları sürüyordu.
Dünya saraylarıyla ilişkiler
Prof. Ortaylı dünya tarihçiler camiasında da saygın bir isimdir. Bildiği çok sayıdaki yabancı dil, Avrupa, Rusya ve İran arşivlerinde yaptığı çalışmalar, yayınlar ona hak ettiği bir itibar kazandırmıştır.
Bu itibarını Türkiye ve Topkapı için kullandı: Kremlin-Topkapı sergisi bunun örneklerinden biridir. İran, Çin ve Japonya ile aynı şekilde karşılıklı sergiler açıldı. Avusturya ile de anlaşma yapılmak üzere. Asırlara damga vuran Osmanlı-Habsburg rekabeti çağımızda geçmişte kaldı, bu sergide zamanımıza bıraktıkları kültürel mirası göreceğiz. Ortaylı için düzenlenen törene Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’le birlikte çok sayıda davetli katıldı. Ertuğrul Günay, Topkapı çevresinde yapılan çalışmaları anlatırken, “Sultanahmet Meydanı ve çevresini bir yarımada-müze haline getiriyoruz” dedi, buna çok sevindim.
Tarihçi olmak...
Bu vesile ile İlber Ortaylı’nın eserlerinden bahsetmek isterim. Bir listesini vermek bile bu sütuna fazla gelir. Merhum Ahmet Refik Altınay’dan sonra, herhalde “tarihi sevdiren adamlar” listesinde Ortaylı’nın önemli bir yeri vardır. Ortaylı’nın özelliği, çok sayıda dil bilgisi ve yabancı arşivlerde çalışmış olmasıdır.
Onun için akademik eserleri bilhassa değerlidir: Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Osmanlı’da Değişim ve Anayasal Rejim Sorunu, Osmanlı Toplumunda Aile ve son olarak Cedit Yayınları’ndan genişletilmiş baskısı çıkan Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi adlı eserlerini özellikle tavsiye ederim.
Kitaplarının bu konuları bile Ortaylı’nın bir ‘siyasi tarih’ yazarı değil, ekonomik, sosyal ve kurumsal tarih alanlarında yetkin bir tarihçi olduğunu gösterir.
Prof. Ortaylı, tarihçilikle tarih-bilgiçliği arasındaki farkı şu sözleriyle çok iyi anlatmıştır:
“Tarihçilik müzik, resim, şiir gibi doğal yetenek ister... Tarihçi doğmayan tarihçi olmaya çalışabilir, belki uluslararası iyi bir araştırıcı da olabilir. Gerçek tarihçi olmak için öncelikle mütefekkir olmak gerekir.”
Anadolu tarihi?
İlber Ortaylı ile son bir çalışmamız vardı, yarım kaldı. Ben soruyorum o anlatıyordu: Antik çağlardan itibaren Anadolu’nun etnik, kültürel, kurumsal ve siyasi tarihi... Bizden önce Anadolu’da kimler vardı? Türkler ve Kürtler Yukarı Mezopotamya’da nasıl buluşmuştu... Ermeniler, Süryaniler, Selçuklular, Anadolu’nun Türkleşmesi... Osmanlı’nın kuruluşuna kadar birinci cilt olacaktı.
İkimizin de meşguliyeti tamamlamamızı engelledi. Ortaylı veda törenindeki konuşmasında “Asli mesleğime, Galatasaray Üniversitesi’ne dönüyorum” dedi. Artık kendisinden yine büyük eserler bekliyoruz. Ben özellikle yarım kalmış bu çalışmayı akademik bir eser olarak yazmasını çok arzu ediyorum.
Paylaş