Paylaş
Seçimlere giderken bir parti genel başkanının böyle bir polemiği susturmasını anlamak mümkün. Fakat kabine arkadaşıyla dışarıdan birini eşitlemesini anlamak mümkün değildir.
En büyük kentimiz İstanbul’un beyefendi bir belediye başkanı var; siyasi polemiklere girdiğini gördünüz mü? Bir başbakan yardımcısının istifasını istemek, o partiden bir belediye başkanının işi midir?
Başbakan Davutoğlu, kabine arkadaşı Arınç’ın “yanlışının” üslupta olduğunu söyleyerek onun farklı pozisyonunu belirtmeliydi.
YETKİLİ HÜKÜMET
Kaldı ki, meselenin Arınç’la Gökçek arasındaki polemiği aşan ve çok daha önemli olan boyutları var: Hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın anayasal yetkileri!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Hükümet üzerinde Cumhurbaşkanı vesayeti görüntüsü oluşmasın” derken... “Unutmayın, bu ülkede bir hükümet var!... Her tehlikeye karşı hükümetimi savunurum” diye konuşurken, Davutoğlu hükümetini savunuyordu. Cumhurbaşkanı’nın Davutoğlu hükümetinin etkisini aşındıran tavırlarına karşı...
Arınç-Gökçek polemiği için “İkisi de yanlış” diyen Davutoğlu, Arınç’ın Cumhurbaşkanı’nı eleştiren sözlerine en ufak bir sitemde bile bulunmadı! Tabii Başbakan, bu konuda açıkça Arınç’a destek veremezdi, fakat Arınç’ın bu eleştirilerini “yanlış” bulduğunu söylemekten dikkatle sakınmış olması bile önemli bir tavırdır.
Bir başbakan elbette hükümetinin yetki ve itibarına sahip çıkmalıdır.
PARLAMENTER GELENEKLER
Davutoğlu’nun entelektüel dünyasını ve iddialı kişiliğini bilen biri olarak eminim ki Saray’ın bu ağır gölgesinden mutlu değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemine geçerek başbakanlık ve hükümet kurumlarına son veren bir sistem istiyor. 10 Ağustos seçimleriyle “parlamenter sistemin bekleme odasına alındığını” söylüyor!...
Halbuki, Davutoğlu başbakan-cumhurbaşkanı ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini şöyle tanımlıyor:
“Sayın Cumhurbaşkanımızla bizim ilişkimiz devlet geleneğinde cumhurbaşkanı-başbakan ilişkisidir. Yetkilerimizi kullanırken bu geleneğe sadık olarak kullanırız.” (8 Aralık 2014)
Davutoğlu’nun parlamenter sistem geleneklerine referans yaptığı açıktır, parlamenter sistem “bekleme odası”nda değildir.
CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI
Zihin bağımsızlığını koruyan idealist İslamcı Hakan Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümeti yıpratan tavırlarını sıralayarak “Böyle Yapma Reis, Allah aşkına!” diye bir yazı yazdı. Erdoğan’ın başbakan, Gül’ün cumhurbaşkanı, Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olduğu dönemi özlediğini belirterek şöyle devam etti:
“Abdullah Gül, memleket dahilindeki muarızlarımızın da Cumhurbaşkanı olduğunun bilinciyle hareket ederek onlara da adaletle muamele edileceğini garanti eden bir nevi emniyet supabı vazifesi görüyor, herkese ve hepimize itimat telkin ediyordu.”
Cumhurbaşkanlığı makamının “herkese ve hepimize itimat telkin” edecek nitelikte olması, parlamenter sistemin belirleyici bir özelliğidir.
Merhum Hocamız Ali Fuat Başgil, Celal Bayar’ın “partili cumhurbaşkanı” olduğu dönemde yazdığı “Esas Teşkilat Hukuku” adlı ders kitabında, cumhurbaşkanlarının aktif siyasete girmesinin nasıl sıkıntılar yaratacağını yazmıştı. Bilimin ve tarihin uyarısıdır bu.
Yetki de sorumluluk da hükümetindir. Ülkenin sorunları yokmuş gibi bir de sistem ve yetki kavgalarıyla gerilimi büsbütün tırmandırmanın kimseye faydası yoktur.
Paylaş