Paylaş
Keşke Mehmet Şimşek veya Ali Babacan gibi muhafazakâr bir iktisatçıyla, Selin Sayek Böke gibi sosyal demokrat bir iktisatçıyı CNN Türk’te programıma alabilsem.
Biliyorum bu mümkün değil.
Ama olabilseydi görülürdü ki, siyasi ve kültürel konularda aralarında sert tartışmalar yaşansa bile ekonomi alanında iktisat biliminin kavramlarıyla konuşurlardı. Bizler de rasyonel ve düzeyli bir tartışma örneği görmüş olurduk.
MUHAFAZAKÂR İKTİSATÇI
Sayın Mehmet Şimşek TÜSİAD konuşmasında “enflasyon ciddi bir tehdit” diye vurgulamış.
Şimşek gibi gerçek bir iktisatçı bunu söylüyorsa tasarruf, faiz, yatırım, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı gibi konularda ne düşündüğü de kolayca anlaşılır.
“Öngörülebilirlik” ve “güvenilirlik” dedikleri şey bu işte.
Nitekim Şimşek konuşmasında tasarruf oranlarının artırılması gerektiğini, buna başladıklarını söylemiş.
Bu, 2008’den sonra pompalanan tüketim politikasının düzeltilmesi demek...
“Kurumsal kalite”den bahsetmiş. Bu, kurumların hukuki ve rasyonel çalışması gereğine vurgudur.
Enflasyonla mücadele araçları konusunda “Merkez Bankası tabii ki bu işin esas sahibi” diye vurgulamış. Bu da Merkez’in bağımsızlığına destektir.
Siyasete girmeden önce Merrill Lynch’in bölüm başkanı olan Şimşek, öteden beri bu vizyona sahiptir; TÜSİAD beğensin diye değil.
SOSYAL DEMOKRAT İKTİSATÇI
Sayın Selin Sayek Böke’nin kalkınma ekonomisialanında uluslararası kariyeri var. CHP’nin “Merkez Türkiye” projesinin de bir numaralı müellifidir.
CHP geleneğinde devletçi, dağıtımcı yaklaşımlar güçlüdür. “Merkez Türkiye” projesi ise sermaye getirmeyi, ihracatı, kalkınmayı ve refahı üreterek geliştirmeyi amaçlayan bir projedir. Kılıçdaroğlu tarafından açıklandığında da Uzakdoğu modelleriyle mukayese ederek olumlu bulduğumu yazmıştım. (22 Mayıs 2015)
Böke’nin CHP kurultayında en yüksek oyu alması, genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsü olması genel siyasi hayatımız bakımından da bir kazançtır.
Selin Sayek Böke’ye nefret söylemiyle saldıran kalitesiz, seviyesiz yayını yapanları şiddetle kınıyorum bu vesileyle.
Her partide kavramlarla konuşan, kaliteli isimleri desteklemek gerekir. Bunların çoğalması siyasi hayatımızın rasyonelleşmesi ve kalite kazanması için zorunludur.
En önemlisi budur; rasyonelleşme noksanımızı giderebilmek...
BİZDE İKTİSADİ DÜŞÜNCE
Prof. Ahmed Güner Sayar’ın “Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması” adlı kitabında okudum; 1840-1880 arasında Avrupa’da iktisat dalında master veya doktora yapan yabancı öğrenciler arasında bir tek Osmanlı yoktu, çoğunluğu Japon öğrencilerdi! (s.38)
Yahya Kemal de yazar, bizim öğrenciler Paris’te siyaset yapıyordu!
İki modernleşmenin sonuçları ortada.
İksisadi düşüncenin gelişmesi toplumda rasyonelleşmeyi geliştirir.
İktisat diliyle konuşan politikacıları bu sebeple önemsiyorum.
Bunlara MHP’den Durmuş Yılmaz da dahildir, maalesef parlamento dışında kaldı.
HDP’nin iktisatçısı kim?
Hukuk diliyle konuşan hukukçuları ne kadar önemsediğimi anlatmaya gerek yok sanırım.
Fakat AKP’de gerçek hukukçu reformist Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP’de Rıza Türmen, MHP’de Faruk Bal da parlamento dışındalar!
Gelişme çağındaki demokrasilerde coşkulu duygular çok baskındır. İşte bu sebeple hukuki ve iktisadi düşünceye devletlerin de toplumların da ihtiyacı büyüktür.
Türkiye hayli mesafe aldı ama parti ve ideoloji saplantılarının ötesinde insan kalitesine öncelik vermemiz gerekiyor.
Paylaş