Paylaş
Taslakta idamın bulunması hem MHP desteğini sağlamada hem referandum mitinglerinde yarayışlı olacak. Kalabalıklar “Asın, asın!” diye coşkuyla bağıracaklar.
Peki, kimleri asalım?
Bunun cevabını Başbakan verdi:
İdam “sınırlı” sayıda bazı suçlara getirileceği gibi daha önemlisi “geriye yürümeyeceğinin de bilinmesi gerekir”!
Yani 15 Temmuz darbecileri ve idamın kanunlaşacağı zamana kadarki terör eylemleri için PKK’lılar ve DAEŞ’çiler hakkında idam cezası uygulanmayacak; ağırlaştırılmış müebbet devam edecek.
O tarihten sonraki eylemler için idam cezası verilebilecek sadece.
Fakat meydanlarda “İdam, idam” diyenler asıl bunların asılmasını istemiyor muydu?!
‘HALK NE İSTİYOR’
Evvela Başbakan’ın “Geriye yürümeyeceğinin bilinmesi gerekir!” sözü çok önemlidir ve kesinlikle doğrudur. Bahçeli de bu konudaki görüşünü açıklamalıdır.
“İdamı halk istiyor” deniliyor. Peki, göçmenler konusunda referanduma ne dersiniz?!
Avrupa’da minare konusunda referandum yapılmasını niye hep eleştirdik? Batı’da popülist politikacıların İslamofobik ve yabancı düşmanı nutuklarla oy toplamalarını niye eleştiriyoruz?
Onlar da “Halk böyle istiyor” demiyor mu?! Bütün dünyada yükselen bu tür popülizmden sakınmanın yolu, siyaset sınıfının hukuka üstün değer vermesi ve bugünkü kitle psikolojisiyle alınan kararların ülkeyi ve gelecek nesilleri nasıl etkileyeceğini iyi araştırmalarıdır. Konjonktürün oy kazancıyla değil, yarınların sorumluluğuyla hareket etmek gerekir.
Türkiye için şu kesindir: Avrupa hukukundan kopmak ekonomiye ve gelecek nesillere büyük zarar verir. Bunu ben demiyorum...
EKONOMİNİN GÜVENCESİ
Bunu Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi bilgileriyle de yönetimleriyle de kalitelerine herkesin güvendiği iktisatçılar söylüyor.
Avrupa hukukundan kopmanın ekonomiyi nasıl etkileyeceğini MHP yönetimi de Durmuş Yılmaz’a sorabilir.
Türkiye ekonomisinin bir türlü 10.000 dolar eşiğini aşamadığını belirten Ali Babacan şöyle diyordu: “Avrupa Konseyi’nin hukuk normları bizim için referanstır, başka yerlerde bunu aramayacağız. Tek çaremiz hukukun üstünlüğünün Türkiye’de en iyi şekilde uygulanıyor olmasıdır.” (22 Nisan 2014)
Mehmet Şimşek de ekonomik programı açıklarken şöyle demişti: “Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin üç çıpası olacak. Mali disiplin devam edecek. AB sürecini yeniden canlandırıyoruz. Yapısal reformları başaracağız!” (11 Aralık 2015)
SÖZ KONUSU VATANSA
Haydi bakalım, geriye yürümeyecek bir idamı geri getirerek üç-beş teröristi asalım... Avrupa Konseyi, üyeliğimizi askıya alsın! AB süreci dondurulsun! Böylece ekonomide bel bağladığımız “üç çıpa”dan birini elimizle koparmış, “tek çare”mize kendi hareketimizle gölge düşürmüş olalım!
Ekonomimiz ne hale gelir?! Üstelik dünyada paranın daralmaya başladığı, dövizin alıp başını gittiği bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde Türkiye’nin her yıl kabaca 200 milyar dolar dışarıdan para getirmesi lazım!
Evet, Güney Kore ekonomide çok başarılı ve AB üyesi değil. Doğru, fakat “dünya hukuk devleti indeksinde” Güney Kore 11. sıradadır; Türkiye 80. sırada!
Onun için Babacan “Tek çaremiz AB hukuku” diyor.
Ekonomimizi böylesine zaafa uğratırsak Türkiye’nin terörle mücadelesi güçlenir mi?
Peki, teröristler idamdan korkup vaz mı geçerler? PKK, Türkiye’de idam varken semirmedi mi?
Hem ne bu acele, bu hamaset, bu ateşli nutuklar...
“Söz konusu olan vatansa” bilim, akıl, müzakere, itidal, sağduyu, diplomasi, hukuk her zamandan daha fazla lazım değil mi?
Paylaş