Paylaş
MOLOTOF kokteyli silah sayılıp cezalandırılmasın mı? Sapan silah sayılıp cezalandırılmasın mı? Hatta şemsiye de silah sayılıp cezalandırılmasın mı?!
Şemsiyeden bahsetmemin sebebi var: Değil molotof, yerine göre şemsiye bile hukukta “silah” sayılıp cezalandırılmaktadır.
Molotofun suç sayılmadığı, yeni yasayla suç sayılacağı propagandası yanlıştır.
Ceza Kanunu’nda molotof da suçtur, şiddet için kullanılması halinde şemsiye de sapan da bardak da suçtur.
VAR OLAN KANUN
TCK’nın 6. maddesinde “silah” kavramı tanımlanmıştır. Bildiğimiz ateşli silahlardan başka, aşağıdaki aletler de silah gibi kullanılırsa aynen silah gibi cezalandırılır:
“Saldırı ve savunmada kullanılmak amacıyla yapılmış her türlü kesici, yaralayıcı, bereleyici alet.
Saldırı ve savunma amacıyla yapılmamış olsa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler.” (Madde 6/f)
Nitekim Yargıtay yaralama fiilinde kullanılan şemsiyeyi silah saymış ve sanığı tabancayla adam yaralamış gibi cezalandırmıştır. (2. CD. 2012/27349)
Aynı şekilde bira şişesi, cam bardak, biber gazı, piknik tüpü de şiddet amacıyla kullanıldığında Yargıtay tarafından “silah” sayılmıştır.
Şubat 2010’da Van’da ellerinde dört adet molotof ve havai fişeklerle yakalanan sanıklar, 12’şer yıl hapse mahkûm edilmiş, Yargıtay bunu onamıştır. Bütün uygulama bu şekildedir.
YETKİ NASIL KULLANILACAK?
Pakette, mesela sapan taşımak veya poşu ile yüzünü örtmek her şartta suç sayılmıyor, bunlarla mitinge gelmek yasaklanıyor, suç sayılıyor. 6-7 Ekim vandalizminden sonra buna ihtiyaç duyulmuş olabilir. Fakat CHP ve MHP’nin tepkisi, belli ki, polise verilecek yeni yetkilerin nasıl kullanılacağı endişesinden kaynaklanıyor.
Sınırlı yetkilerin nasıl “aşırı güç kullanımı”yla uygulandığı bilindiğine göre, yeni yetkiler nasıl kullanılır?!
Bu noktada Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın bir sözü önemlidir. İktidar camiasının dışında bağımsız bir dini akım olarak duran Nurculuk hareketini zaafa uğratacak şekilde Risale-i Nur basımının devlet tekeline alınmasını haklı olarak eleştiren Mahçupyan, “hükümet ve etrafındaki yargı emniyet üçgeni”nden bahsediyor!
Böyle bir “üçgen” polis ve yargının siyasi amaçla kullanılması endişesine yol açmaz mı?
Polisin hatta MİT’in siyasi amaçla kullanıldığı şüphesinin de sebebi bu “üçgen” manzarasıdır. Hakan Fidan gibi kaliteli bir insanın siyasete hevesinden değil, bu yüzden MİT’i bırakıp siyasete girdiği söyleniyor.
YİNE YARGI SORUNU
Pakette hâkim ve savcıya ait bazı yetkilerin valiye verilmesi benim eleştirdiğim temel konudur. Zira kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Evet bu yetki Meclis’te daraltıldı fakat bir eğilimin ifadesidir.
Söz konusu “üçgen”in yargı ayağında yürütmenin HSYK seçimlerine müdahalesi vardır. HSYK’ya partili üye atanması, sulh ceza hâkimliklerinin bilinen şekilde kurulması, kolluk yönetmeliği, “yapboz” kanunlarının çıkarılması gibi birçok örnek sayılabilir. Artık siyasi söyleme göre yazılan iddianameler ortaya çıkmaktadır. Normal bir ülkede hiçbir savcı Çarşı Grubu için “darbeye teşebbüs”ten müebbet hapis isteyerek dava açmazdı!
Sayın Başbakan Davutoğlu’nun “Profesör” vasfına sunmak istiyorum, kutuplaşma ve gerilim böyle devam ettikçe daha fazla yetki, yani güç daha fazla tepkiyi körükler. Son yıllarda siyasi kutuplaşmanın bu kadar tırmandırılmış olmasının olumsuz sonuçları görülmelidir artık.
Demokrasi daima sınırlı ve denetimli yetkilerin rejimidir; sistemi tıkayan aşırı güç de sistemi tıkayan aşırı tepkiler de olmasın diye.
Paylaş