Paylaş
Eski bir meslektaşları olarak da kendilerine seslenmek istiyorum.
Hiç şüphesiz ülkede güvenilir bir adalet sistemi kurmanın birçok unsurları vardır ama en önemlisi, hukukun üstünlüğüne hukukçuların inançla bağlanması ve bu ilkeye azimle sahip çıkmasıdır.
Kanun ezberlemekle iyi hukukçu olunmuyor. Hukukun felsefi özünü, hukuku oluşturan adalet, özgürlük, eşitlik ve güvenlik gibi değerleri bilgiyle ve inançla özümsemiş olmak gerekiyor.
DÜNDEN BUGÜNE
İyi hukukçu, hukukun evrimini de izlemelidir. Eski zamanlarda efendinin kölesine iyi davranması “adalet”ti; bugün köleliğin yok edilmesi, eşitlik ve özgürlük gibi değerler “adalet”tir.
Osmanlı’nın neden fıkıhtan modern hukuka geçme ihtiyacını duyduğunu anlamak “hukuk” kavramını özümsemek için çok önemli bir tarihi veridir. Zamanımızda hukukun gelişmesini takip etmenin yolu, AİHM içtihatlarını izlemektir.
Hâkim ve yargıçların mesleki başarıları için de bu gereklidir.
Kişi dokunulmazlığı, ifade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti, adil yargılanma hakkı, etkin soruşturma, hukuk güvenliği, ölçülülük gibi çağımızda “adalet” kavramını oluşturan temel normlar AİHM içtihatlarıyla gelişmektedir.
Fakat “adalet insanı”nın bilgi yanında bağımsız kişiliğe ve hür vicdana sahip olması da lazımdır. Büyük Cevdet Paşa Mecelle’de ne güzel yazmıştır: “Hâkim hakîm, fehîm, müstakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır.”
Yani yargıçlar bilge, kavrayışlı, dürüst, güvenilir, vakur ve metanet sahibi olmalıdır.
ÖRNEK BİR HUKUKÇU
Bu noktada eski Yargıtay Başkanı merhum Recai Seçkin’i genç hukukçulara hatırlatmak isterim. 27 Mayıs darbesi olmuştur; sadece askeri rejim değil, ülkede esen siyasi fırtınalar da aynı yöndedir...
Öyle bir ortamda, Yargıtay’da 6 Eylül 1960 günü yapılan adli yıl töreni için darbenin lideri Orgeneral Cemal Gürsel de gelmiştir. Büyük hukukçu Recai Seçkin konuşmaktadır. Temel vurgusu yargının bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Şöyle der: “Hâkim, hukuk esasları ve vicdanı yerine idare adamlarının veya davada ilgisi olanlardan birisinin etkisi altında kalarak karar verirse, verdiği karar, özünde adaletle ilgisi bulunmayan bir belge, daha açıkçası bir zulüm belgesinden ibaret kalır.”
Bu inançladır ki, Recai Seçkin çok şatafatlı Yassıada Mahkemesi başkanlığını reddetti. O işi Salim Başol kabul etti.
Bir Salim Başol, bir Recai Seçkin...
Genç hukukçular için onurlu model elbette Recai Seçkin’dir. Akademik alanda Ali Fuat Başgil’in örnek olması gibi.
YARGITAY’DAN İYİ HABER
Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı Sayın Abdulhalik Yıldız telefon etti. Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı tasarının Genel Kurul’la ilgili bölümü hakkında bilgi verdi: Bir mahkeme, Yargıtay Dairesi’nin bozma kararına karşı direnirse, Genel Kurul tamamen devreden çıkarılmıyor. Sadece süreci hızlandırmak için, ilk aşamada tekrar ilgili daire bakıyor.
Daire direnmeyi uygun bulursa uyuşmazlık çözülmüş olacak... Uyuşma olmazsa, dosya yine nihai karar için Genel Kurul’a gidecek...
Bu durumda son karar mercii yine Genel Kurul olduğuna göre bu düzenlemede hiçbir sorun yoktur, süreci de bir ölçüde hızlandırır. Sayın Yıldız’a hassasiyeti ve verdiği bilgi için teşekkür ederim.
Son bir not. Anayasa Mahkemesi, “OHAL Kararnameleri” hakkında 1991 yılında “hak eksenli” bir karar vermişti, şimdi içtihat değiştirdi, deyim yerindeyse otorite eksenli bir karar verdi. Gerekçede OHAL bitince dava açılabileceği belirtilirse mesele yok. Bu fevkalade önemli konuyu gerekçeli karar yayınlandığında ele alacağım.
NOT: Bu akşam CNN Türk’te saat 19.30’da konuklarımla “Alevi İslam” konusunu konuşuyoruz.
Paylaş