Paylaş
The Guardian gazetesinde Simon Tisdal, Obama’nın “zamanın ruhu”nu temsil ettiği için zafer kazandığını yazdı. Amerikan sağı ise başka türlü düşünüyordu: Romney tam bir muhafazakâr değildi, katı muhafazakâr çevrelerin “ihanetine uğramış”, bu yüzden seçimleri kaybetmişti. Bu çevrelere göre, Romney tam bir muhafazakâr olsaymış seçimleri kazanırmış...
Buna karşılık Washington Post’ta Jennifer Rubin, Amerikan muhafazakârlarının değişen Amerika’yı anlayamadığı için seçimleri kaybettiklerini yazdı. Romney çok iyi bir seçim performansı göstermişti. Fakat muhafazakârlar “kadınlara, azınlıklara, gittikçe sekülerleşen toplum kesimlerine” seslenemedikleri için seçimleri kaybetmişti. Obama bu kesimlerin desteğini alarak kazanmıştı.
Amerika’da değişim
Evet, Obama “zamanın ruhu”nu temsil ettiği için, “kadınlara, azınlıklara, gittikçe sekülerleşen toplum kesimlerine” hitap ettiği için kazandı. Amerikan siyasetine öteden beri hâkim olan “Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan Amerika” imajı eski üstünlüğünü kaybediyor, “çeşitlilik” artıyor.
Şu sözler Obama’nın:
“Bizi güçlü kılan kültürümüzdür. Amerika’yı farklı kılan şey, dünya üzerindeki en çeşitlenmiş millet olmasıdır. Bir yanda vatanseverlik, bir yanda da üzerimize düşeni yapmak... Gay veya heteroseksüel misiniz, zengin veya yoksul musunuz, yaşlı veya genç misiniz? Amerika için fark etmez!”
Küreselleşme sürecinde bütün toplumlar eski hallerine göre daha çeşitli hale geliyor. Dünyanın en açık toplumlarından biri olan Amerika’da bu çeşitlilik daha bir belirgindir. Obama bunları kucaklayarak Amerikan sistemine, Amerikan vatanseverliğine entegre eden bir liderdir.
‘Çay Partisi’
Toplum bu yönde değişirken, bir tepki olarak Amerikan muhafazakârları arasında son on, on beş yılda bir katılaşma, bir aşırıya yöneliş oldu. Dün Neo-Con’lar, bugün Çay Partisi denilen katı “Protestan beyaz” Amerikalılar... Bilhassa Evangelist denilen sofu Protestanlar, İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemeyi Tanrı buyruğu sayıyorlar!
İsrail’in niye Obama’ya karşı Cumhuriyetçileri şiddetle desteklediğinin sırrı buradadır!
Tamam da, böyle bir siyasi itikat, gittikçe çeşitlenen, farklılıkları belirginleşen bir toplumda tutar mı? Bu siyasi itikat “African American” yahut “Hispanics” ya da “Katolik” veya “Müslüman” ve de “Seküler” Amerikalılar için ne ifade eder?
Afrika kökenli bir Protestan olan Barak Hüseyin Obama bu kesimleri kazanarak, onları sisteme entegre ederek hem demokrasiye hem Amerikan vatanseverliğine büyük bir katkıda bulundu.
Birlikte yaşama formülü
Obama, normal şartlarda kaybederdi, kriz sebebiyle... Nitekim Obama, Roosvelt’ten sonra kriz ortamında ikinci defa seçim kazanan ilk başkandır! Krize ve bazı başarısızlıklarına rağmen Obama’yı kazandıran, işte bu “zamanın ruhu” denilen yaygın temsil vasfıdır.
Şunu da belirteyim ki, bugün bir Afrika kökenliyi başkan seçen Amerika, dün Protestan beyaz çoğunluğun oylarıyla İrlanda kökenli bir Katoliği, Kennedy’yi başkan seçmişti. Kennedy’nin Fazilet Mücadelesi adlı kitabındaki şu sözlerini ben ‘birlikte yaşama formülü’ gibi görürüm:
“Amerikan birliğinin temelinde farklılıklarımıza hoşgörü ve karşılıklı ödünlerle uzlaşma vardır!”
Ne dersiniz, Türkiye için de önemli değil mi?
Paylaş