Paylaş
İki liderin de iyi niyetine, samimiyetle uzlaşma arayacaklarına inanıyorum fakat maalesef iyimser değilim. İki temel sebepten...
Bu kadar kutuplaşmış, parçalanmış bir toplumda büyük çaplı uzlaşmaya dayanan bir anayasa yapmak zordur. Hatta anayasa şöyle olsun, böyle olsun diye kutuplaşmanın büsbütün keskinleşmesi riski bile vardır.
İki, iktidar gücüne sahip AKP, Türkiye’nin geldiği bugünkü fevkalade sıkıntılı duruma bakarak geçmişteki hatalarını gözden geçirip daha uzlaşmacı davranacak mı? Yoksa son yıllardaki baskıcı tavrını sürdürecek mi?
GÜL’ÜN UYARISI
11. Cumhurbaşkanı Abdulllah Gül siyasi birikim ve olgunluğuyla da AKP’nin kurucusu sıfatıyla da iktidarın mutlaka kulak vermesi gereken bir isimdir. Sayın Gül birkaç gün önceki konuşmasında “Özellikle dış politikada, her şeyi gözden geçirmenin zamanı geldi” dedi.
Gerçekten de “Yüzyıllık parantezi kapatıyoruz, Şam’da bayram namazı kılacağız” diyerek çıkılan yolun sonunda Güneydoğumuzun Suriyeleşme tehlikesi belirmişse...
Prensibi doğru olan çözüm sürecini, uygulamada “içimize sinmeyen durumlara ses çıkarmayarak” yürüttükten sonra, bugünkü vahim kent tabloları ortaya çıkmışsa...
Elbette iktidarın “gözden geçirmesi” gereken çok şey vardır.
Abdullah Gül bir çözüm başlangıcı olarak “hukukun üstünlüğünü, dostumuz da düşmanımız da olsa herkese göstermek” gerektiğini söylüyor.
Atayacağı kayyumları iktidar partisinin yandaşlarından seçen bir yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna kim inanır?! Bunu sürdürmek mümkün mü?
ÖNCE İKTİDAR DÜŞÜNMELİ
Bunları zamanında eleştirdim, şimdi eleştirmek amacıyla yazmıyorum. İktidarın ülkede bir “güven iklimi” yaratması için bu olumsuzluklara sebebiyet veren sert ve partizan siyaset tarzını bırakıp uzlaşmacı ve diyaloğa açık bir siyaset tarzına dönmesi gerektiğini belirtmek için yazıyorum.
Sağduyu sahibi AKP’liler de “fabrika ayarlarına dönmeliyiz” diyorlar.
Niye 2010’a kadar başarılı fakat 2011’den sonra niye sorunları büyüyen bir gidiş sonunda bugünkü fevkalade sıkıntılı duruma gelindiğini herkesten önce iktidarın kendisi “gözden geçirmeli”dir. Artık gerilim ve kutuplaşmada daha fazla gideceğimiz yer kalmadı; daha ötesi topyekûn felaket olur.
İKTİDAR VE MUHALEFET
Sayın Başbakan sık sık “kuvvetler ayrılığı, özgürlükçü anayasa, sistem değil temel ilkeler daha önemli, anayasayı konjonktürel değil, gelecek nesiller için yapalım” tarzında son derece doğru beyanlarda bulunuyor.
Evet “gelecek nesiller için” düşünülürse uzlaşma kolaylaşır. Son dört yıldaki baskıcı yönetim eğiliminin devamı olarak görülecek bir sistem için ısrar etmek ise anayasa yapmayı kolaylaştırmaz, aksine gerilimi büsbütün tırmandırır. Kaldı ki ülkemizdeki durumu tanımlamak için artık “gerilim, kutuplaşma” gibi kavramlar bile maalesef yetersiz hale gelmektedir.
İşte Kürt meselesinin tırmandığı boyutlar!
KÜRT SORUNU
Ben elbette operasyonları destekliyorum fakat bu operasyonlar PKK’yı bitirmeyecek, sadece terör kapasitesini aşağıya çekecektir. Bunun yanında Kürt sorunu siyasi bakımdan büyümektedir; yurtiçinde de yurtdışında da...
Kapsayıcı, birleştirici siyasete ve en azından iktidarla en azından anamuhalefetin uzlaşabileceği ortak kavramları geliştirmeye ekmek su gibi ihtiyacımız var. Türkiye’yi huzurlu siyasi iklimi, güçlü ekonomisi ve hukuk devleti ile yaşanmaya özenilecek bir ülke haline getirmek, en büyük milli davamız olmalıdır.
Dua edelim de Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun iyi niyeti, partilerinin tam desteğine sahip olsun.
Paylaş