Paylaş
Hatta bazen karamsarlık basıyor, biz ne zaman o düzeye ulaşacağız diye.
Dün Fransız Anayasa Konseyi, “Holokost” denilen Yahudi soykırımıyla ilgili bir karar verdi.
Yahudi soykırımını inkâr etmek, birçok ülke gibi Fransa’da da kanunen suç sayılıyor. Bir Fransız bunun iptali için başvurmuş. Gerekçesi şu: AİHM 1915 olaylarının soykırım olmadığını söylemeyi özgürlük saymıştı; “Holokost”un soykırım olmadığını söylemek de özgürlük sayılsın...
YARGI KARARI YOKSA
Ayrıntıya girmiyorum. Özetin özeti: Yahudi soykırımı uluslararası mahkeme tarafından yargılanarak kabul edilmiştir; inkârının suç sayılması hukuka aykırı değildir. 1915 olayları hakkında ise uluslararası bir mahkeme kararı yoktur. Fransız Meclisi’nin 1915 olayları için “soykırımdır” diye kanun çıkarmış olması yargı kararının yerine geçmez. 1915’in soykırım olmadığını söylemek suç sayılamaz.
Hukuken fevkalade önemli husus, ‘Konsey’ denilen Fransız Anayasa Mahkemesi’nin “kanun” ile “yargı kararı” arasındaki farkı vurgulamasıdır.
İşte kuvvetler ayrılığı budur!
Niteliği bakımından ancak yargı kararıyla “ispat edilebilecek” bir konuda, meclisin “kanun” çıkarması hukuka aykırıdır. Nitekim Anayasa Konseyi, Sarkozy’nin çıkardığı bu yasayı da aynı gerekçeyle anayasaya aykırı bulmuştu. 1915 olayları hakkındaki AİHM kararı da böyledir.
ANAYASA VE YARGI
Karar kadar önemli olan, Fransız Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığıdır. Gelişmiş ülkelerde tamamen böyledir.
Fransız Anayasa Konseyi, 1958 tarihli De Gaulle anayasası ile kuruldu. Bir anayasa ülkeyi kutuplaştırmadan, hatta ülkeyi birleştirmek üzere nasıl yapılır? Bunun en güzel cevaplarından biri De Gaulle’ün yeni anayasa çalışmalarıydı. De Gaulle, anayasa çalışmalarının başına Fransa’nın en saygın hukukçularından Michel Debré’yi getirmişti... Katılımcı bir çalışma yapılmıştı.
Böyle hazırlanan anayasa, referandumda yüzde 79.2 oyla kabul edilmişti.
Bugünkü Fransız Anayasa Konseyi’nin Başkanı, Michel Debré’nin yargıç oğlu Jean Louis Debré’dir. Konsey’in üyelerinden ikisi, Claire Malaurie ve Michel Charresse Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından atanmışlardı.
Sarkozy’nin çıkarttığı “1915 olayları soykırım değildir” demeyi yasaklayan kanunu bu Konsey oybirliğiyle iptal etti! (28 Şubat 2012)
Sarkozy’nin atadığı üyeler de Sarkozy’nin kanununa iptal oyu vermişlerdi.
BİZE GELİNCE
Hukuk o zamanlara göre daha da gelişti. Fransızlar 2008’de anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanını, adalet bakanını ve müsteşarı HSYK’dan çıkardılar, yargı bağımsızlığını güçlendirdiler.
Bizde ise yüksek bir yargı kurumunun başkanı, 5 Temmuz 2015’te “HSYK’da cumhurbaşkanı ve adalet bakanının etkili olmasını” normal karşılayacak, Avrupa’da da böyle olduğunu söyleyebilecekti!
2014 Ekim’inde HSYK seçimlerini Adalet Bakanlığı organize edecek ve “yürütmeyle uyumlu” bir HSYK oluşturulacaktı. Savcılar, siyasi gücün söylemine göre “darbe, örgüt, casusluk” davaları açacaklardı...
Fransız Anayasa Mahkemesi “suç” delili diye “kanun”u bile kabul etmezken, bizde Bakanlar Kurulu’nun “Kırmızı Kitap”ına göre iddianameler yazılacaktı.
Gelişmiş ülkelerdeki hukuk sistemine nasıl gıpta etmezsiniz?
Fakat onların ne acılardan sonra bu düzeye ulaştığını düşündükçe, ümitleniyorum. Biz daha fazla acı çekmeden evrensel hukukun, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, bağımsız ve tarafsız yargının, liberal demokrasinin değerini bir an önce anlayalım diye dua ediyorum.
OKUYUCUYA HATIRLATMA:
Sayın İsmail Öztürk "1876 Teşkilat-ı Esasiye" diye bir şey yok, bunu nereden çıkardınız bilmiyorum. Size bu kadar acele genellemelerden sakınmanızı tavsiye ederim.
Paylaş