Paylaş
Doları 2.60’ın üzerine “çıkardılar”, Citibank’ı bile “kullandılar” diye haber ve yorumlar çıkıyor. Seçimleri etkilemek “istiyorlar”mış.
Kimler olduğu belli değil! Esrarengiz güçler imasıyla komplo duygusu yaratılıyor. “Faiz lobisi, kaos lobisi, dış güçler, karanlık odaklar” gibi esrarengiz güçler.
Olayları ve sorunları böyle esrarengiz güçlere bağlayarak kitlelerde komplo duygusu yaratmak siyasette çok ‘işe yarayışlı’ olabilir. Tarihte bunun örneği çok. Fakat komplo duygusu insanı siyaseten motive ederken, sorunları çözmek için gereken rasyonel ve bilimsel düşünceden uzaklaştırır.
Meseleyi bu sebeple çok önemsiyorum.
DOLAR NEDEN YÜKSELİYOR?
Doların yükselişi can yakmaya başladı... Tribünleri seferber etmek için propaganda düzeyinde böyle gizli güçlerden bahsedilse de Başbakan Prof. Davutoğlu, tabii Cumhurbaşkanı’yla ters düşmeyecek bir üslupla, işin doğrusunu Amerika’da anlattı:
“Doların yükselişini sadece Türkiye’deki tartışmalara bağlamak yanlış olur, yükseliş dünyadaki dalgalanmaların yansıması.”
Burada asıl anlam, “sadece” sözcüğündedir. Evet, doların Türkiye’de çok fazla yükselmesinin bir sebebi dünyada da yükseliyor olmasıdır, diğer bir sebebi de “Türkiye’deki tartışmalar”dır. Yani Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası hakkında bilinen beyanları.
Bir ekonomi yazarı, bir işadamı, bir dernek başkanı değil ki... İktidar üzerinde muazzam tesir gücüne sahip ve devletin en yüksek makamında bulunan bir kimsenin sözleri etkisiz kalabilir mi? Baskı etkisi yaratmaz mı?
Dün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da NTV’de “Merkez Bankası’nın ikide bir örselenmesinin nispi olarak doların yükselmesinde etkili” olduğunu söyledi.
RASYONEL DÜŞÜNCE
Faize, dövize, toplumsal gerilimden kaynaklanan Gezi gibi olaylara “dış güçler, lobiler, kaos planı” falan gibi esrarengiz sebeplere bağlayarak bakarsanız, bunun tek sonucu siyaseten daha öfkeli olmaktır. Fakat bu da sorunu çözmez.
Fakat faiz ve döviz sorunlarına ekonomik ve kurumsal sebepleri nedir diye bakarsanız, çözümler geliştirebilirsiniz: Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerine titremek gerektiğini görürsünüz. Faizle döviz ve sermaye arzı arasındaki ilişkileri bilimsel olarak araştırdığınızda, “sermaye birikimi, milli tasarruf oranı, yatırım güvenliği, hukuk devleti” gibi kavramlara gideriz; çözüm hakkında fikir sahibi oluruz.
Başbakan Davutoğlu da Amerika’da “Türkiye’ye sermaye çekmek istiyoruz” demedi mi? Bunun için yargınızın ve Merkez Bankanızın güvenilir olması şart!
Sorunların çözümünü istiyorsak, toplumu komplo saplantılarına değil, sakin rasyonel düşünmeye teşvik etmek gerekir.
************************************
AÇIKLAMA: Sabah yazarı meslektaşım Mahmut Övür, beni eleştiren yazısında 17 ve 25 Aralık savcılarının yargılanmasına ilişkin HSYK kararını savundu. Ben bir hukukçu olarak görüşümü yazdım, tekrar etmeyeceğim. Ancak Sayın Övür’e şunu ifade etmek isterim: Deniz Feneri savcılarının beraatına ilişkin Yargıtay kararı Övür’ün dediği gibi sadece “evrakta sahtecilik” konusunda değildir. Aynı zamanda “görevi kötüye kullanma” konusundadır. Dünkü yazımda kararın numarasını da yazmıştım, karar okunduğunda “müsnet suç” olarak bu iki suçun kaydedildiği, beraatın da bu iki suç hakkında olduğu, bir üyenin de karşı oy yazdığı görülür.
17 ve 25 Aralık savcıları hakkında “sahtecilik” suçlaması olmadığı için ben yazımda Yargıtay kararının tabii olarak sadece “görevi kötüye kullanma” hakkındaki beraat yönünü anlattım.
Paylaş