Paylaş
Fakat başka bir konu var ki, siyaseten ne kadar önemli olduğu birkaç ay içinde ortaya çıkacaktır; bu “kuvvetler ayrılığı” tartışmasıdır!
Yeni sistemle Türkiye’de kuvvetler ayrılığının kısıtlandığı görüşü hâkim olursa işimiz hayli zorlaşır.
MÜSLÜMANLARIN SORUNU
Öncelikle, “İslam” ve “terör” kavramlarının birlikte anılması elbette her samimi Müslüman’ı rahatsız eder. İslamofobiyi körüklemekten sakınmak için Batılı lider ve aydınların bu konuda son derece dikkatli olması gerekir.
Bu açıdan Cumhurbaşkanı’nın uyarısı isabetlidir.
Bunun yanında, yine Cumhurbaşkanı’nın deyişiyle, “tekbir getirerek adam öldürüyorlar”, mezhep katliamlarında “kurbanları da tekbir getirerek ölüyor! Bu ne iştir?!”
Bu kanlı tablo, İslam dünyasındaki din algısında ne büyük sorunlar olduğunu gösteriyor. Müslüman din bilginleri maalesef bu konuda ortak bir protesto tavrı geliştiremediler.
Siyaset ve mezhep duyguları öteden beri onları bölüyor.
Cihadist teröre karşı silahlı mücadeleyi yürütürken, Müslümanlar arasında hukuk, demokrasi ve dinsel hoşgörü kültürlerinin yaygınlaştırılması zorunludur.
HUKUK VE EKONOMİ
Hukuk, demokrasi ve hoşgörü kültürlerinin gelişmediği toplumlarda siyasi amaçlı şiddet (terör) bazen milliyetçilik, bazen ideoloji, bazen böyle din referanslı olarak kendini göstermektedir.
Arap milliyetçiliği, Arap sosyalizmi ve son çeyrek asırda din referanslı terör arasında sosyolojik köken birliği vardır.
İslam dünyasındaki çatışmaların ilacı, demokrasi ve hoşgörü kültürüdür.
Türkiye bu konuda en ileri İslam toplumudur. Fakat hâlâ sistem, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı sorunlarını çözebilmiş değiliz.
Ve işte, Wold Justice Project 2015’e göre, dünya “hukuk devleti” sıralamasında Güney Kore 11. sıradadır. Türkiye 80. sıradadır.
Güney Kore’de kişi başına gelir 27 bin dolardır, Türkiye’de (son değer kaybı hariç) 10 bin dolardır.
Ekonomi ve hukuk devleti, ancak birlikte olabiliyor.
KUVVETLER AYRILIĞI
Bu açıdan, “kuvvetler ayrılığı” kavramı uzun vadede bugün kestiremediğimiz sonuçlar doğurabilir.
Ankara görüşmelerinde Merkel “kuvvetler ayrılığı” vurgusu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yasama yetkisini Meclis’in, yargı yetkisini mahkemelerin kullandığını, yeni sistemle sadece yürütmenin hızlanacağını belirterek kuvvetler ayrılığının zarar görmeyeceğini söyledi.
Bu konuda görüşler çok farklı; tartışıyoruz.
Bence kuvvetler ayrılığı zarar görür, fakat bizim kendi aramızdaki tartışmaların çok da etkisi olmayabilir.
Türkiye’nin hukuk imajını çok etkileyecek bir yer var: Venedik Komisyonu!
Tam adı “Hukuk Yoluyla Demokrasi Avrupa Komisyonu”dur. O kadar önemlidir ki, bir yargı organı olan AİHM içtihatlarında, bu komisyonun kararlarına referans yapılıyor.
KOMİSYON ÖNEMLİ Mİ?
Venedik Komisyonu, referanduma sunulacak olan “Cumhurbaşkanlığı sistemi”ni inceliyor. Kuvvetler ayrılığının zaafa uğratılmadığını söylerse, eleştirilerin hukuki değeri kalmaz.
Zaafa uğradığını söylerse, Türkiye’nin hukuk imajı hayli zedelenir, hukuki talepleri konusunda derdini kolay kolay kimseye anlatamaz.
Önemli mi? Çok önemli.
Hükümet, Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nin Türkiye hakkında karar almasını önlemek için aceleyle 685 Sayılı KHK’yı çıkarmadı mı? Gözaltı sürelerini kısaltarak, avukatla görüşme yasağını kaldırarak, mağduriyetler için komisyon kurarak...
Kaldı ki, AK Parti iktidarı da çeşitli konularda bu komisyona başvurup mütalaa istemişti.
Hep şunu anlatmaya çalışıyorum: Bu çağda hukuk ekmektir.
Paylaş