Paylaş
İki, ‘metin incelemesi’ nasıl yapılır, bir belgenin, bir iddianın, bir anlatımın gerçek olup olmadığını araştırmanın tarihçilikteki metodu nedir, bunu çok iyi ortaya koyuyor. Bana göre ikincisi hiç de birinciden daha az önemli değildir.
Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Çanakkale’de “2. Ağır Topçu Tugayı”nın kumandanıdır... 19 Şubat 1915’te saldırı düzenleyen düşman donanmasındaki zırhlıyı batırmıştır...
Ama Genelkurmay kayıtlarında böyle bir şey yok.
Bu durumda karşımızda iki ihtimal vardır: Genelkurmay, bu kahramanın bir “Ermeni” olduğu bilinmesin diye kayıtları yok etmiştir!... Ya da Torosyan uydurmuştur!
Anlatımı gerçeklerle sınamak
SİYASİ duruşumuza göre, bu iki ihtimalden birine ‘yandaş’ olup dünya kadar laf edebiliriz: Bu Genelkurmay yok mu, ‘derin devlet’in babasıdır, hep böyle yapar falan... Veya bu Ermeniler yok mu, hep yalan yazarlar falan...
Tarihte ‘metot’ meselesi bunun için çok önemli: Siyasi duruştan kaynaklanan zihinsel kurguları tarihteki maddi gerçeklerle ve sahih belgelerle test etme imkânı verir! Hakan Erdem’in kitabı baştan sona bu metodun mükemmel uygulamalarından oluşuyor... Diyelim ki, ‘derin devlet’, Torosyan’ın adını sildi! Fakat Hakan Erdem diyor ki:
“Teğmen veya yüzbaşı rütbesindeki bir askerin tugay komutanı olamayacağı açıktır...”
Sade bu değil. Torosyan 19 Şubat 1915’te müttefik donanmasının yaptığı büyük saldırıda ilk defa bir zırhlıyı batırmıştı ya... Hakan Erdem, o gün böyle bir saldırı olmadığını, bir zırhlının da batırılmadığını belirtiyor. Hatta o günkü ufak çatışmalarla atılan mermi sayısını bile veriyor!
Tarihin süzgeci
TOROSYAN Çanakkale’de “Aşçı Baba” diye bir yerden bahsediyor, fakat böyle bir yer yok, bunu İngiliz kaynaklarındaki Achi Baba’dan alıp kendi öyküsüne monte etmiş! Türkçe Alçıtepe var, fakat bu da “gözlem yeri”nden 5-6 kilometre uzaktadır; oradan Torosyan yazdıklarını gözlemleyemez.
Enver Paşa, Torosyan’a Çanakkale’deki kahramanlıklarını kutlamak için bir “tasdikname” (?) vermiş. Erdem bu tür belgeler nedir, nasıl hazırlanır, hangi yazı türüyle yazılır, veriliş usulü nedir, bütün bunları anlatarak, Torosyan’ın “tasdikname”sinin gerçek olmadığını tespit ediyor. Bu belgeler Osmanlıca “divani” yazı ile yazılırmış, halbuki Torosyan’ınki “rik’a” stili yazıyla yazılmış mesela.
Harbiye’ye girişten, Çanakkale’ye, isyancı Arap birliğinin komutanı olmasına, Fransız lejyonuna katılmasına ve üniformalı fotoğrafına kadar Torosyan’ın yazdıklarını metot süzgeçlerinden geçiren Hakan Erdem, bunları “İskambil kâğıtlarından yapılan şato!” olarak niteliyor.
İlle de metot meselesi
TOROSYAN’ın kitabının “gerçek ile kurmaca arasında acayip bir hikâye” olması, Ermenilerin 1915’te yaşadıkları facianın gerçekdışı olduğu anlamına gelmez. Birinci Dünya Savaşı bu topraklardaki herkes için büyük facia oldu. Hepimiz, birbirimizin acısını tanımalıyız. Bu ayrı konu.
Neticeten, metot meselesinin önemini tekrar vurgulamak için Hakan Erdem’in bir cümlesini buraya alıyorum:
“Sonradan edindiği bilgileri bilinçli ya da bilinçsiz olarak geçmişe yamamak!”
İşte çok yaygın zihin hastalığı budur. Geçmişteki bir olayı veya bir kişiyi yüceltmek ya da kötülemek için tarihçiliğin metotlarına aldırmadan, “sonradan” edinilmiş bilgi ve kanaatleri geçmişe yamamak!
Hepimizin sakınması gereken bir zihniyet sorunudur bu.
Paylaş