Paylaş
Ayıp desem ağır mı kaçar?
İsterseniz önce “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” anlamına gelen PISA sonuçlarına bir bakalım.
15 yaşındaki öğrencilerin katıldığı bu uluslararası sınavda, tabii kendi dillerinde, öğrencilere üç dalda sorular soruluyor: Matematik, okuma becerileri ve fen...
Bizim öğrencilerimiz, bu üç dalda da birkaç sıra farkıyla ortalama 45. sıradalar.
DİĞER ÜLKELER
2009 yılından 2012 yılına kadar sınavlarda puanlarımız artmış, bu iyi fakat dünya sıralamasındaki yerimiz aynı! Arkamızdan hızla gelen ülkeler var çünkü.
Doğu Asya ülkeleri Komünist Çin, Milliyetçi Çin, Güney Kore, Singapur, Hong Kong ve hatta Vietnamlı öğrenciler hep ilk sıralarda... Avrupa’da da Almanlar.
Sınavlarda en yüksek başarı 5. ve 6. düzey sorularda... Bu düzeyde öğrencilere “daha karmaşık ilişkiler kurmayı, daha üst düzey sorgulama, analiz ve yorum yapmayı” gerektiren sorular soruluyor.
Şanghaylı öğrencilerin yüzde 38.8’i bu en üst düzeyde başarı gösteriyor.
Bizim öğrencilerimiz içinde 5. basamakta başarı gösterenlerin oranı sadece yüzde 5.9’dur! Hele 6. basamakta öğrencilerimizin başarı oranı yüzde 1’de kalıyor!
Öğrencilerimiz düşük ve orta basamakta başarılı, onun için, puanlarımız artsa da 45. sırada yerimizde sayıyoruz...
NEDEN BÖYLE?
Evvela neden böyle olduğunu düşünmeliyiz. Siyasi rejim desek, Çin’in komünisti de milliyetçisi de başarılı... Irk, gen falan desek, mesela bilimsel yayın indekslerinde totaliter Kuzey Kore yerlerde sürünüyor, piyasacı Güney Kore dünyada başarı örneği... Sebep din desek, dinleri farklı olan Türkiye ile Sırbistan, Kolombiya, Arjantin de aşağı yukarı PISA’da aynı kategoridedir.
İran bizden daha mı laik? Bu sütunda birkaç defa yazdım, indekslere giren bilimsel yayın sayısında İran 2010 yılında bizi yakaladı, 2011 yılından beri bizim önümüzde! 2011 yılında Türkiye çıkışlı bilimsel yayın sayısı 31.323 iken, İran çıkışlı bilimsel yayın sayısı 37.384’tür!
Birileri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı, YÖK Başkanı, TÜBİTAK Başkanı millete izah etmeli, İran’ın önünde giderken neden gerisine düştük?!
BİLİMDEN EKONOMİYE
Görülüyor ki, zihnimizde var olan ideolojik, siyasi veya itikadi şablonlara göre değil, olgulara bakarak ve bilhassa ilgili araştırmaları okuyarak “Neden böyle?” diye düşünmeliyiz.
Şu gerçekleri de birlikte düşünmeliyiz: PISA’daki sonuçlarla, bilimsel yayın sıralamaları, R&D denilen Araştırma ve Geliştirme verileri, patent sayıları, ülkenin kazandığı veya kazanamadığı Nobel’ler, ihracatta teknolojinin payının düşük olması gibi esaslı sorunlarımız aynı eğitim tablosunun parçalarıdır.
Tam yeri olduğu halde Eğitim Şûrası’nda bile PISA verileri unutulursa!...
Eğitim sistemimizin öğrencileri “daha karmaşık zihinsel ilişkiler kurmaya, daha üst düzey sorgulamaya, analiz ve yorum yapmaya” ne ölçüde yönelttiğini sorgulamak Şûra’da bile kimsenin aklına gelmezse... Ne olur biliyor musunuz?
EKONOMİDE YERİNDE SAYMAK
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun deyişiyle ekonomide de “6 yıldır yerimizde sayıyoruz” durumu ortaya çıkar!
Yahut Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Milli gelirde 10.000 dolara ulaştık, üzerine çıkamıyoruz” diyerek eğitim ve hukuk sahalarındaki sorunlarımıza dikkat çektiğine göre daha kapsamlı sorunlarımız var demektir!
Bütün bu sorunlarımızın temelinde “bilim zihniyeti”, çağımızda bilimin anlamı ve işlevi hakkında hem bilgi hem bilinç eksikliği sorunu var diye düşünüyorum.
Yarın devam edelim mi?
Paylaş