Paylaş
Doksan yıl geçti, hâlâ bir mutabakata varamadık, bu konu bilmem kaçıncı defa yine gündemde.
38 yaşında kaybettiğimiz Babanzade İsmail Hakkı Bey’in “Hukuku Esasiye” (Anayasa Hukuku) adını taşıyan kitabı 1913’te basılmıştır. Mülkiye’de ders kitabıdır. 680 sayfadır. Hukuk Fakültesi’nde benim okuduğum anayasa hukuku kitabından daha zengin, daha kalitelidir! O dönemde nasıl değerli hukukçular yetiştiğinin bir göstergesidir bu kitap.
Atatürk’ün not ve işaretleri
Gazi, bu kitabın “kuvvetler birliği”ni anlatan bölümlerinin kenarına onayladığını belirten işaretler, notlar koydu. Kitabın “kuvvetler ayrılığı”nı savunan bölümlerini ise soru işaretleri ve eleştirel notlar koyarak okudu.
Tarihin akışını yansıtan bir veri de şudur: Liberal eğilimli Babanzade “çift meclis” (senato) usulünü savunmuştur, Gazi ise bu bölümü okurken kocaman ünlem ve soru işaretleri koyarak karşı olduğunu belirtmiştir.
Günümüz bakımından daha ilginci, henüz ortada cumhuriyet yokken, kitapta cumhurbaşkanının konumunu, yetkilerini, sorumsuzluğunu anlatan bölümlere Gazi’nin büyük bir ilgi duymuş olmasıdır. Bu bölümlerin altını kırmızı ve mavi kalemle çizmiş, kenarına ‘önemli’ anlamında ünlem işaretleri koymuştur (s. 597-599, 651, 656).
Kurulacak olan cumhuriyetin kodlarını ve Atatürk’ün sahip olacağı yetkileri, bu kitaptaki not ve işaretlerinde görmek mümkündür: Yetkilerin cumhurbaşkanında toplandığı, tek partili ve en önemlisi “kuvvetler birliği”ne dayalı cumhuriyet...
“Tek Adam” hem yürütmenin asli başkanıdır, hem “parti”si vasıtasıyla Meclis üyelerini tayin eder... Gerek gördüğünde İstiklal Mahkemeleri ile yargıya da yön verir.
Günümüze gelince...
Cumhuriyet o zamanki şartlarda “kuvvetler birliği”ne dayalı kurulmuştur. Fakat bugün rejimin temeli “kuvvetler ayrılığı”dır.
Yürütme erkinin başbakana mı, cumhurbaşkanına mı verileceği meselesi başkanlık ve parlamenter sistemler arasındaki belirleyici farktır ve çok önemli değildir. Önemli olan “kuvvetler ayrılığı”dır.
Yürütme erkini cumhurbaşkanına veren bütün liberal demokratik sistemlerde, “kuvvetler ayrılığı”nın parlamenter sistemden daha fazla güçlendirilmesi gerekmiştir. Güçlü cumhurbaşkanı yasama ve yargıya da hâkim olmasın diye...
Yargının bağımsız ve tarafsızlığına toplumda uzun yıllardan beri güven duyulduğu gibi, yasama alanında da “çift meclis” (senato) usulü vardır... Eyalet sistemi, dar bölge, adayların ön seçimle belirlenmesi gibi esaslı düzenlemelerle yasama organının bağımsızlığı güçlendirilmiştir. Teksas’tan kimin senatör, Lyon’dan kimin vekil seçileceği konusunda Obama’nın, Sarkozy veya Hollande’ın hiçbir rolü olmaz.
Bugün Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığını güçlendirecek formüller araştırıyor. Başkanlık ve yarı başkanlıktan sonra, son olarak “partili cumhurbaşkanı” formülünü önerdi. Yürütmenin asli başı başbakan değil de cumhurbaşkanı olacaksa, elbette “partili” olabilir. Ama cumhurbaşkanını güçlendiren sistemlerde onun yasamaya ve yargıya hâkim olmasını önleyen, bu tür “kontrol ve denge” kurumları olmak şartıyla... Kolay iş değil bu.
Parlamenter sistemi ıslah ederek sürdürmek daha iyidir.
Paylaş