Çok zor

FEVKALADE sıkıntılı, yönetilmesi son derece zor bir dönemden geçiyoruz; dahası 1 Kasım’da yapılacak seçimlerde ülkeyi ‘yönetecek’ sağduyulu ve birleştirici bir iktidar ihtimali de zayıf görünüyor.

Haberin Devamı

Satır başlarıyla görelim.


KÜRT SORUNU


Bu sorunu kavramanın anahtarı KCK örgütlenmesidir. 11 Temmuz 2015’te terörü başlatma kararı alan KCK olduğu gibi, “çözüm süreci” döneminde bölgede “demokratik özerklik” denilen “alan hâkimiyeti”nin altyapı örgütlenmesini yapan da KCK’dır. Nedir KCK?
“Kürdistan Topluluklar Birliği”nin Kürtçe baş harfleri... Sadece Türkiye’de değil, Irak, Suriye ve İran’da da PKK hareketini örgütlemek ve yönetmek için kurulmuş bir Pankürdizm taşkilatıdır. Pankürdizm ideolojisi, adından da bellidir. Eşbaşkanları Kandil’deki Cemil Bayık ve Bese Hozat’tır. Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD, İran’da PJAK gibi yapılar KCK’ya bağlıdır. Suriye’de konjonktür yükselince Türkiye’de 11 Temmuz’da terörü başlattılar!
KCK, Stalin’in ”halk demokrasisi” ile Kaddafi’nin “cemahiriye” (cumhurlar, topluluklar) modelinin karması totaliter bir yapıdır. “Öz savunma” adıyla askeri örgütlenmesi, yargı ve yasama yapıları vardır, tam bir paralel devlettir. Çözüm süreci döneminde bölgede yerleştiler. Bugün “demokratik özerklik” adıyla KCK’ya “coğrafya” kazandırmaya çalışıyorlar.

Haberin Devamı


AYRILIKÇI HAREKET


KCK’nın bu niteliği hakkında 28 Aralık 2009’dan itibaren defalarca yazdım.
Bugün tanımlamak için “terör” kavramı yetersizdir maalesef. 6 milyon oy alan, kitleleri sokaklara döken, Suriye, Irak ve İran’da da örgütleri bulunan bir harekettir bu!
12 Eylül’ün sıkıyönetim uygulamaları ve Ortadoğu’daki gelişmeler ayrılıkçı Kürt milliyetçiliğine büyük bir ivme kazandırdı. Asıl faktör budur. AKP’nin, prensibi doğru olan çözüm sürecindeki dikkatsizliği de KCK’nın bölgede yerleşmesini kolaylaştırdı.
AKP’nin politik hataları ve çatışmacı üslubu hem ülke genelinde kutuplaşmayı körükledi hem muhafazakâr Kürtleri HDP’ye itti.
HDP çizgisinin oranı yüzde 6’dan bu dönemde yüzde 13’e çıktı!


1 KASIM SEÇİMLERİ


AKP-CHP koalisyonu çalışmaları ülkede bir rahatlama ve güven umudu yaratmıştı. Dolar da aşağıya yönelmişti. Böyle bir koalisyon terörü sonlandırmak bakımından da yararlı olurdu.
Fakat Cumhurbaşkanı baştan itibaren “tekrar seçim”i vurguladı, koalisyonu teşvik edecek, partiler arası ilişkileri iyileştirecek davranışlardan uzak durdu. Ve işte 1 Kasım’da seçime gidiyoruz. Dolar da 3 lirayı gördü! MÜSİAD dahil bütün iş dünyası “koalisyon kurulmazsa 2016’yı da kaybederiz” diye uyarmamış mıydı?
Lozan’da çizilen sınırlar güneyimizde sarsılırken ve ekonomi de sıkıntıya girerken, sandıktan ne çıkacak?!
AKP üç-beş sandalye farkıyla tek başına iktidara gelse ne olacak?

Haberin Devamı


GÜÇ YERİNE SAĞDUYU


2002-2010 döneminde ülkeyi ılımlı ve iyi yöneten AKP, 2011 seçimlerinde 327 sandalye ile sandıktan “çok güçlü iktidar” olarak çıktı. Ama sorunlarımızın çok ağırlaştığı dönem de bu dönem oldu.
Demek ki, Türkiye’nin iyi yönetilebilmek için “güç”ten ziyade itidale, uzlaşmaya, sağduyuya, parlamenter sistemin rasyonalizmine ihtiyacı var. Sorunlarımızın çözüm yolu budur. Fakat siyasetimizde itidal, uzlaşma ve sağduyu eksikliği sebebiyle endişeliyim ben. İnşallah yanılıyorum.

NOT: YÖK üyesi Sayın Prof. İbrahim Hatiboğlu, ilahiyat fakültelerinde felsefe ve Kelam derslerinin azaltılmadığını, kendisinin de bir ilahiyatçı olarak bu derslere şiddetle taraftar olduğunu belirtti. Arapça hazırlık sınıfları kaldırıldığı için bu sınıflarda okutulan Arapça, Kelam ve hadis derslerinin dört yıla yayıldığını, bu yüzden ders sayısı artmış gibi görüldüğünü belirtti.
Bugünden itibaren bir hafta izindeyim. Okurlarımın bilgisine sunarım.

Yazarın Tüm Yazıları