Paylaş
Çocuk istismarı gibi fevkalade vahim bir probleme duyarlılık gösterirken, torba yasalar ve KHK’lar ile gittikçe artan “acele kanun” sorunu gözden kaçmamalı.
Kanunların kamuoyu ve komisyonlarda tartışılarak olgunlaşması demokrasinin en önemli erdemlerinden biridir.
‘TECAVÜZ DEĞİL İSTİSMAR!’
Adalet Bakanı adeta çırpınıyor “Tecavüzcülere af getirmiyoruz, ilgisi yok” diyor. Bakanlık da bir açıklama yayınladı. Evet, gece yarısı Meclis’e sunulan teklifte “Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın” deniliyor.
Evet “tecavüzcü” evlenirse ceza ortadan kalkmayacak. Fakat “istismarcı” evlenirse onu affetmek hoş görülebilir mi?!
Kanunlarımıza göre, “çocuk istismarı” suçunun oluşması için cebir, şiddet gerekmez. “Kız çocuğu”nu kimsenin itirazı olmadan, hatta kızın bazen ailesinin oluruyla “cinsel istismar” yapan bir herif kanunlarımıza göre suçludur. Cezası 8 yıldan on beş yıla kadar hapistir. Kırsal kesimde bazı yörelerde kız çocuklarının ağaya, paralı adamlara böyle “satıldığı” bir gerçektir. Ağır hapis cezası ile caydırmak gerekirken “Nikâh yap da kurtul” denilebilir mi? Yazık değil mi o kızcağıza?
FEODAL ATAERKİL KÜLTÜR
Doç. Dr. Sinan Kocaoğlu’nun “Yargı Kararları Işığında Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” kitabında okudum; böyle bir erkeğin hapis cezasına çarptırılmasını Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26 Kasım 2013 sayılı kararı ile onaylamış, çok iyi etmiş.
Resmi nikâh kıydıracağım deyip kurtulsun mu?!
Meclis’e sunulan teklif kalıcı olarak değil, 16 Kasım’a kadar işlenmiş bu suçlarda evlenme olursa cezayı kaldırıyor veya erteliyor.
Bu “af” değil midir?! Hangi vicdan bunu kabul edebilir? Fakat bir sorun daha var: Kız, doğurduğu birkaç çocukla ortada mı kalsın?
Başbakan Binali Yıldırım, sert tepkiler üzerine teklifi durdurdu, muhalefetle görüşülmesini istedi. Yıldırım sağduyulu bir insandır, iyi yaptı. Şimdi muhalefetle görüşülerek makul çözüm aranacak. Suç tarihi değil, nikâh tarihinin esas alınması, özel durumları dikkate almak üzere hâkime geniş yetki verilmesi gibi seçenekler üzerinde duruluyormuş.
İktidar, muhalefet, kadın dernekleri birlikte bir ortak akıl üretecekler.
Demokraside “kanun” böyle yapılır zaten.
Halbuki İktidar KHK’ya bir madde koysaydı “oldu bitti” olacaktı, “cinsel istismarcıya af” gerçekleşecekti.
KANUN YAPMAK
Maalesef iktidarın alıştıkça sıklaştırdığı “yaptım oldu” tavırlarından biri “torba yasa”ya gece yarısı birkaç madde atıvermektir.
Başbakan Davutoğlu, böyle kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırılmadan, Meclis’te müzakere edilmeden çıkarılan torba yasaların yanlışlığını görmüş ve “çok maddeli torba yasaları artık Meclis’e getirmeyeceklerini” açıklamıştı. (15 Eylül 2014)
Fakat hâkim olamamıştı.
Demokrasinin erdemlerinden biri kanunların ferman gibi değil, komisyonlarda ve kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırılarak hazırlanmasıdır.
Demokratik kültürün önemli kabullerinden biridir “Acele işe şeytan karışır” sözü!
Elbette demokraside “ivedi” yasama usulleri de vardır ve bazen lazımdır; fakat gece yarısı torbaya kanun maddeleri atmak demokratik akla aykırıdır, sorunları da işte böyle ortaya çıkar. Sistem değişecekse, bakalım “başkanlık kararnameleri”nde nasıl düzenlemeler olacak?
KHK’larla kalıcı kanunlarda değişiklikler yapılmış olmasının sakıncaları zamanla daha net görülecek.
Unutmayalım, makul olan daima normal olandır.
Paylaş