Paylaş
Aradaki 8 puan fark, büyüktür.
CHP’nin bir türlü yüzde 25’i aşamadığı da biliniyor; bunun için daha kapsamlı yapısal analizler gerekir.
Biz Muharrem İnce’nin aldığı yüzde 30.6 oranında oylara bakalım.
İNCE’NİN OYLARI
Muharrem İnce her kesime seslendi, “laikçi” söylemden uzak durdu, sıcak bir kişilik sergiledi, ilgi odağı oldu.
Bu açılımı Kemal Kılıçdaroğlu başlatmış, partisinin oylarını yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarmıştı.
Muharrem İnce bu açılımı geliştirdi.
Fakat yüzde 30.6 oy sırf İnce’nin kişiliğiyle izah edilemez.
İktidarda bulunan ve sadık bir oy tabanına sahip olan Recep Tayyip Erdoğan’la başa güreşiyor görüntüsü, İnce’ye “cumhurbaşkanı seçimlerinde” bir tür “ödünç oylar” getirdiği için yüzde 30.6’ya olaştı.
İYİ Parti yüzde 10, Meral Akşener yüzde 7 oy aldı. Aradaki üç puan nereye gitti?
Selahattin Demirtaş’la partisi arasındaki 3 puan nereye gitti?
İPSOS’un araştırmasına göre, İnce’ye verilen 15 milyon oyun yüzde 4’ü MHP’ye oy veren seçmenlerden geldi.
CHP dışından İnce’ye verilen oylar, milletvekili seçimlerinde kendi partilerine döndü.
CHP oyları da yüzde 25’ten 22.6’ya indi, bir kısmı İYİ Parti’ye, bir kısmı da barajı aşşın diye HDP’ye gitti.
‘İKİSİNDEN BİRİ’ FAKTÖRÜ
Bu noktada siyaset bilimine başvurmaya ihtiyaç var. Maurice Duverger, altmış yıl önce yayınladığı “Siyasal Partiler” kitabında başkanlık sistemlerinde başa yarışan iki aday etrafında oy birikmesi olduğunu yazmıştı. “İkisinden biri” görüntüsüyle geçen seçimlerde oylarda da “ikisinden birine” gitme eğilimi oluyor. (Bkz. Özbudun çevrisi, s. 290 vd.)
Meral Akşener 24 Haziran seçimlerinde Erdoğan karşısında “ikisinden biri” pozisyonunda olsaydı, İnce’ye giden “ödünç oylar” Meral Akşener’e gidecekti; hatta sağdan ve biraz da CHP tabanından bir miktar daha oy alabilecekti.
AK Parti de sağ oyları daha fazla çekmek için rakibinin “CHP’li aday” olmasını tercih etti, Erdoğan sadece İnce ile polemik yaptı.
Böyle değil de parti seçimi söz konusu olduğunda, CHP’nin yüzde 30’a ulaşması kolay değildir.
En önemli faktör olarak Türkiye’nin yapısal sorunu karşımıza çıkıyor: Aralarında pek gidiş geliş olmayan “Üç Türkiye” sorunu.
MADALYONUN İKİ YÜZÜ
Eğitimli ve sosyal statüsü tatminkâr olan kesimler çoğunlukla CHP’ye oy veriyor: Az eğitimli ve statü yükselmesi isteyen kesimler Cumhuriyet’ten beri Serbest Fırka’ya, Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’ne, şimdi de AK Parti’ye oy veriyorlar.
CHP’nin asıl sorunu, bunu aşamamış olmasıdır. “Eğitim” örneğiyle bu konuyu ayrıca yazacağım.
CHP’nin iletişim kuramadığı geniş kesimleri AK Parti ideoloji faktörüyle daha bir sadık hale getirdi. Son yıllarda MHP ile birlikte milliyetçilik faktörü “cumhur ittifakı”nın harcı oldu.
AK Parti’nin ilk dönemlerinden farklı olarak, muhaliflerle diyalog kurmak yerine onları suçlayan, dışlayan sert bir politika gelişti.
Ama madalyonun öbür yüzü de var: Bu politika kendi tabanını konsolide ederken muhaliflerini katı bir duruşa itti.
İktidar, yaklaşık yüzde 2’lik bir seçmenin barajı aşsın diye HDP’ye oy vermesini eleştirirken, kutuplaşmanın bundaki rolünü akıldan çıkarmamalıdır.
Bu sağlıklı bir sosyolojik tablo değildir. “Üç Türkiye” arasındaki ideolojik duvarları yıkmak gerekiyor.
.....................................
Yarın: ‘Eğitimsizler’ ve partiler
Paylaş