EKONOMİK sıkıntıya giren aileler gibi CHP’de de iç sıkıntılar, gerilimler, çatışmalar yaşanıyor.
Partiye ‘taze kan’ olacak diye düşünülen ‘yeni’ isimler suskun... “Parti Meclisi’nde bile konuşmak gelmiyor içimden” dedi, dün konuştuğum bir ‘yeni CHP’li milletvekili ve PM üyesi... Niye diye sordum tabii. “Alışılmışın dışında bir şey söylesen birileri tepki gösteriyor, müzakere edemiyorsunuz” dedi. Yeni fikirlerin getirebileceği kazanımları araştırmak yerine, eskiden gelen bir şeylerin kaybolacağı korkusu! CHP’nin temel sorunu budur. Bir tür “savunmacılık” psikolojisi... Bir tür “siperde bekleme” duygusudur bu. Kalkıp yürüyemiyor. Dışarıda bir başarı gösteremeyince, kavga evin içinde patlak veriyor sürekli. Fikirlere yeni aşı
Diyebilirler ki, sana ne CHP’den... Bana ne olur mu? CHP’nin bu hali demokrasimizin sol ayağını topal yapıyor; 1950’den beri sağ iktidarlarda aşırı güçlülük duygusuna sebebiyet veriyor. Bu dengesizlik siyasi gerilimi artırıyor, enerji kaybediyoruz. “Sana ne!” demek, içe kapanmanın dışavurumudur. Halbuki demokrasi tarihimizde CHP’nin yükselebildiği iki dönem vardır: Biri, 1950’lerin ikinci yarısında liberal Hürriyet Partisi’nin katılmasıyla CHP’nin taze kan kazanması, durgun ve ezberci ‘eski CHP’nin bu entelektüel katkıyla yenilenerek “Temel Hedefler Bildirisi”ni yayınlayan bir canlılık kazanması... CHP’nin canlandığı ikinci örnek, merhum Ecevit’in liderliğinde 1970’lerdeki “Ortanın Solu” hareketidir. Bu, sadece Ecevit’in kişisel karizmasının eseri değildi. Liberal kökenli Turan Güneş’in “CHP Halktan Nasıl Koptu?” başlıklı yazı dizisiyle Tek Parti dönemine yönelttiği eleştiriler... Kemal Tahir gibi büyük bir beynin Osmanlı tarihine bakışından beslenen bir anlayışla CHP’nin 1930’lar söyleminin dışına çıkabilmesi, geniş kitlelere açılabilmesi... Böyle yeni aşılar CHP’yi canlandırmıştı. Bu iki örnek dışında bütün CHP tarihinde seçim başarısızlıkları ve iç kavgalar vardır. CHP’nin yenilenmesi
Toplumun gelişmesiyle ortaya çıkan yeni arayışlara, yeni fikirlere açılmayan hareketler “sipere yatar”, geniş kitleleri kucaklayamaz. Muhafazakâr hareketin yükselmesindeki önemli etkenlerden biri piyasa ekonomisi fikrine ve liberalizme açılmaları değil midir? Bugün CHP sosyal demokrasiyi felsefi derinlikleriyle benimseyerek ve toplumumuzun gerçekçi bir analizini yaparak yeni fikirler üretebilir. CHP, etnik milliyetçiliğe karşı olan solcu Kürtleri ve piyasa ekonomisinden tedirgin olan muhafazakârları çekebilecek bir ufka sahip olabilmelidir. Türkiye’nin esenliği için de bu lazımdır. Zira kültürel farklılıkları bir çatı altında toplamak, ancak böyle ‘açık’ kitle partileriyle mümkün olmaktadır. Bugünkü CHP’de “siper savaşları” dışında böyle bir fikri canlılık görüyor musunuz? Partide “PM’de konuşmak içimden gelmiyor” atmosferini yaratanlar CHP’yi siperden çıkarıp yürüyüşe geçirebilir mi?
Merhum Bülent Ecevit’in 1970 basımlı Atatürk ve Devrimcilik adlı kitabı, bugün CHP’deki “sipere yatanlar”la ölçülemeyecek kadar geniş ufuklu ve kapsayıcıdır. Eğitim ve şehirleşme düzeyi son derece düşük o zamanki Türkiye’de bile yüzde 42 oy alabilmişti. CHP yürüyemiyorsa sebeplerini kendi gelenekçilerinde aramalı...