Paylaş
Çok şükür gazetelerin çoğu yangına böyle benzin sıkmaktan sakınmış, haberi nötr başlıklarla ve kavgayı eleştiren üslupla vermişler... Halkın çoğunluğu da kavgayı çirkin bulmuştur.
Komisyonda görüşülen 4x3 teklifine iktidar “geçireceğiz” azmiyle, muhalefet “geçirtmeyeceğiz” azmiyle yaklaştı, aslanlar gibi kavga ettiler! Teklifteki olumlu yönler kavganın gölgesinde kaldı. Teklifte eleştiriyle düzeltilebilecek yönler de vardı, bunlar da kavganın gölgesinde kaldı.
Neye yaradı bu kavga?! Maalesef taraflar daha da bilendi, siyasi gerilim büsbütün arttı. Böyle mi yeni anayasa yapacaktık?
Kavgaların maliyeti
Size CHP’li Ali Topuz’un anılarından birkaç cümle aktaracağım. 12 Eylül öncesi. Meclis’te cumhurbaşkanı seçimi için günlerce oylama yapılıyor, kimse seçilemiyor. Ülkede kan gövdeyi götürürken devlet başsızdır yani! Soldan CHP’li aday Muhsin Batur, sağdan Adalet Partili aday Sadettin Bilgiç çok yüksek oy alıyorlar fakat gereken sayıyı bulamıyorlar. İşte Ali Ali Topuz’un yazdıkları:
“Demirel ve Ecevit, mikrofonların önünde sert ifadelerle birbirlerini eleştiriyor ve suçluyor, sonra da bir araya gelerek sözde uzlaşmaya gayret ettikleri izlenimini kamuoyuna vermeye çalışıyorlardı... Demirel ve Ecevit bu adaylara kamuoyu önünde açıktan karşı koymadılar, ama seçilmemeleri için gereken önlemleri aldılar ve seçilmemelerini sağladılar!” (Ali Topuz, Düzeni Değiştirmek, Doğan Kitap, s. 501)
İki liderin uzlaşmazlığının nelere mal olduğunu anlatmaya gerek var mı?
Peki 1950-60 döneminde, 1960’larda; 1970’lerde... Darbe dönemini geçelim, 1990’larda yaşadığımız siyasi kavgaların toplumsal enerjimizi nasıl israf ettiğini bir düşünün!
İktidarların sorumluluğu
Kişileri aşan bir “çatışmacı kültür” sorunumuz vardır. Bunu devam ettirerek nasıl anayasa yapacagız? Cemil Çiçek de bu kavganın anayasa sürecini olumsuz etkileyeceğini söyledi.
Muhalefet komisyondan geçen metni Çiçek’in komisyona geri göndermesini istiyor fakat İçtüzük’te Meclis Başkanı’nın böyle bir yetkisi yoktur. Bundan sonraki sürecin sağlıklı işlemesi tansiyonun düşmesine bağlıdır.
Bugün salı, bakalım yine liderler öfkeli konuşmalar mı yapacak, yoksa, komisyondaki çirkin kavganın büsbütün tırmandırdığı siyasi tansiyonu düşürmeyi mi tercih edecekler? Liderlerin her biri, rakip tarafı “kavgacı” göstermek için kendisi sakin ve diyaloğa açık konuşsa ona da şükür diyeceğim!
Elbette iktidarın 4x3 teklifini komisyon gibi Meclis’ten de hızla geçirmeye, muhalefetin de komisyonda yaptığı gibi Meclis’te de engelleme yapmaya hakkı vardır. Komisyon’daki kavgadan memnunsalar yapsınlar; tutumlarını devam ettirsinler! Fakat bu kendileri için de ülke için de iyi olmaz. Eğitim sistemimiz için hiç iyi olmaz.
Bilhassa iktidarın soğukkanlı olması, tansiyonu düşürmesi şarttır. Yüksek siyasi tansiyon ülkenin yönetilmesini zorlaştırır, bunun için demokrasilerde tansiyonu düşürmek, siyaseti yumuşatmak öncelikle iktidarların sorumluluğundadır.
Tahliyeleri alkışlıyorum
Dün akşam Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk hakkında tahliye kararı verilmesi bende hiç sürpriz etkisi yapmadı.
Bu tahliye kararı verilirken Ankara’da
HSYK binasında, “özel yetkili” hâkim ve savcılara Yargıtay üyeleri, hukuk profesörleri ve AİHM yargıçları “tutuklama” ve “ifade özgürlüğü” konusunda sempozyum konuşması yapıyorlardı...
Sempozyum, konusu ve konuşmacılar bir ay öncesinden bütün özel yetkili hâkim ve savcılara bildirilmişti.
Avrupa İnsan Hakları Komiseri adına Hammerberg’ün raporu açıklanmıştı, raporda bilhassa gazetecilerin tutuklu olması ve genel tutukluluk sürelerinin uzunluğu eleştiriliyordu.
AİHM içtihatları da bu konularda Türkiye’yi tazminata mahkûm ediyordu.
Adalet Bakanlığı’nın hazırlayıp Meclis’e verdiği tasarıda CMK’da sanıklar lehine değişiklikler yapılıyor, özellikle gazeteciler hakkında adli işlemlerin liberalleştirilmesi amaçlanıyordu. Henüz kanun çıkmamış olsa da yasa koyucunun eğilimi belli olmuştu.
Hatta geçen duruşma öncesinde Hürriyet’in yazı işleri toplantısında tahliye edilebileceklerini konuşmuştuk.
Kanunlar değişmedi ama hukuk anlayışındaki gelişme bu tahliyelere yol açtı.
Çok sevindim, hepsine, özellikle şahsen dostum olan Nedim Şener’e geçmiş olsun diyorum.
Bunlar “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmışlardı. Tahliye edildiklerine göre, isnat ve delil bakımından benzer konumdaki başkalarının da tahliyesini beklemek mümkündür.
Paylaş