Paylaş
OHAL güvenlik ve soruşturma yetkileri genişletilmiş bir hukuki rejimdir. Fakat bu genişletilmiş yetkiler aşırı kullanıldığında “cadı avı” denilen tedirginlikler yaygınlaşır.
Hükümet de bunun farkında. Arkadaşımız Nuray Babacan yazmıştı, Bakanlar Kurulu’nda bir bakanın söyledikleri şöyle:
“Bir rektör birini ihbar ediyor, FETÖ’cü diye. Araştırıp bakıyorsunuz, üniversitede rektörlük için yarıştığı rakibi çıkıyor. Adamın Cemaat’le hiçbir ilgisi yok...”
Başbakan Yıldırım da “bilgi, belge ve vicdanı unutmayın” diye uyarılarda bulunma ihtiyacını duyuyor. (Hürriyet, 12 Ağustos)
ENDİŞE VERİCİ OLGULAR
Deniz Baykal’ın kızı Prof. Dr. Aslı Baykal Ataman FETÖ operasyonu kapsamında polis tarafından emniyete götürülmek istendi, babasının müdahalesi ile kurtuldu.
Deniz Baykal şöyle diyor:
“Böyle şey olmaz... Kızım, odaları aranan ve emniyete götürülmek istenen 100’den fazla akademisyeni şahsen tanıdığını belirtti. FETÖ yapılanmasıyla uzaktan yakından ilgilerinin olmadığını söyledi.”
Baykallara geçmiş olsun diyorum.
Prof. Gençay Gürsoy, akademik camiadan 4225 kişinin görevden uzaklaştırıldığını belirterek, “FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmadığından kendim kadar emin olduğum insanlar var” diyor.
Böyle “uzaktan yakından ilgisi olmayan” insanları polis hangi “bilgi, belge ve vicdan”la gözaltına almaya kalkmıştır? Elli bini aşan gözaltı ve tutuklu içinde böyle kaç masum vardır?
YARGI TARAFI
Rakibi olan rektör adayını tasfiye etmek için FETÖ’cü diye suçlamak... Yargıyı ayrı tutmak isterim fakat HSYK da nihayet Adalet Bakanlığı’nın desteğiyle “seçim kazanmış” bir gruptan oluşuyor. Çok iyi niyetli olsalar bile “bilgi, belge ve vicdan” olmalıdır asıl ölçü.
Diyarbakır Hâkimı Muzaffer Şakar, adliyedeki makamı basılarak gözaltına alındı. Çünkü HSYK’nın “listesi”nde ismi varmış.
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhangazi Ertekin, Muzaffer Şakar’ın “Cemaat’in iktidar olduğu dönemde mücadele yürüten Türkiye yargısındaki üç-beş hâkimden birisi” olduğunu belirtiyor, Ergenekon davasında “Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasına” benzetiyor!
HSYK listesi sebebiyle tutuklanan hâkim ve savcılardan bir kısmı hakkındaki klişe kararlarda, HSYK’nın 16 Temmuz tarihli bildirimine yani listesine atıf yapılıyor. Fakat “gerekçesinin henüz dosyaya girmediği, somut bilgilerin bu aşamada dosyada bulunmadığı” da belirtiliyor! HSYK’nın elinde bulunduğu varsayılan “gerekçe” ve “somut bilgiler” sulh ceza hâkiminin önündeki dosyada yoksa nasıl tutuklama kararı verilebilir?!
Bu örnekler hukukla değil, ancak “olağanüstü hal psikolojisi” ile izah edilebilir. Yargıda sadece FETÖ’nün değil, “yürütmeyle uyumlu” davranmayan hâkim ve savcıların da tasfiye edildiği görüntüsü, adalete güveni temelli yok eder.
KURULAR VE YAŞLAR
Medyada birçok gazeteci arkadaşımız sırf Cemaat gazetesinde profesyonel yazar oldukları veya arkadaşımız Arda Akın gibi habercilik yaptıkları için tutuklandı. İş dünyasında da bu “olağanüstü” gözaltıların yarattığı tedirginliği dün bizzat Başbakan ifade etti, ticari ilişkilerin suç sayılamayacağını söyledi.
Hukukun ölçüsü bellidir: Başbakan’ın deyişiyle “hasbelkader” ilişkilenmiş olanları, illegal “İmam hiyerarşisi”ne bağlı olanlardan ayırmak...
Kitleler halinde “görevine son verme” sorunu da onbinlerce insanın hayatıyla ilgilidir. Burada da kurunun yanında çokça yaşın yandığını hükümet de fark ettiği için, bakanlıklarda ayıklama komisyonları kurulması kararlaştırıldı ama henüz faaliyete geçmedi.
Soruşturmalarda nasıl enerjik davranılıyorsa, kurularla yaşları ayırmada da öyle enerjik davranılmalıdır.
Paylaş