Paylaş
Bir hafta önce yüreklerimiz Beşiktaş’ta dağlanmıştı.
Allah’tan hepsine rahmet diliyorum. Ateş düşen yüreklere sabır diliyorum.
Kelimelerin tükendiği yerdeyiz: Alçaklar, hainler, barbarlar.
Kelimeler bitti ama düşünmemiz gereken sorunlar çok...
ÖRGÜTÜN KAYIPLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan 13 Aralık’taki “32. Muhtarlar Toplantısı”nda açıklamıştı: 20 Temmuz 2015’ten itibaren PKK’ya yönelik operasyonlarda örgütün kaybı 9 bin 500’ü buluyor. 40 bini aşkın kişi gözaltına alındı, 10 bin 500’ün üzerinde kişi tutuklandı.
PKK terörizmiyle mücadelede şehit sayısı ise 1.178’e ulaşmıştı; 843’ü güvenlik görevlisi, 335’i sivil vatandaşımız.
Org. İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanlığı’nın son aylarında yaptığı açıklamada “1984’ten 2010’a kadar, 26 yılda 30 bin teröristin etkisiz hale getirildiğini, 10 bin yaralı ve teslim olanla toplam sayının 40 bin” olduğunu söylemişti. Fakat dağa çıkmaların önünün alınamadığını vurgulayarak temel sorunun bu olduğunu söylemişti. (5 Temmuz 2010)
Kaldı ki, eskiden sadece “Kuzey Irak” vardı, son 5 yılda çok daha tehlikeli “Suriye” faktörü eklendi buna.
SURİYE VE FIRAT KALKANI
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Başımıza gelen birçok şeyin Suriye politikası sonucu” olduğunu söylemişti. (18 Ağustos 2016)
Doğru, fakat bir de madalyonun PKK/PYD yani “Rojava” tarafı var.
PKK kırk yıllık teşkilat ve terör birikimiyle Suriye’de en etkin Kürt hareketi haline geldi, Barzani yanlısı Kürtleri bile ezdi.
Cezire, Kobani ve Afrin “kanton”larında totaliter yönetimler kurdu. Batılılılar “DAİŞ’le sahada savaşacak en aktif güç” saydılar.
Salih Müslim 4 Temmuz’da Cerablus’u da alarak “Kobani ve Afrin’i birleştireceklerini” ilan etti!
Bu, Hatay’a kadar Türkiye’nin güneyden kuşatılması demekti.
Türkiye 24 Ağustos’ta DAİŞ’e karşı ABD’nin hava desteğiyle “Fırat Kalkanı” harekâtını başlattı, Cerablus ve aşağısı PYD’den temizlendi...
İÇERİDE TERÖR
Salih Muslim’in 4 Temmuz açıklamasından bir hafta sonra, 11 Temmuz’da KCK Eşbaşkanlığı Türkiye’de “çatışmasızlık sürecinin sona erdiğini” ilan etti.
KCK Eşbaşkanı Bese Hozat 15 Temmuz’da ünlü “devrimci halk savaşı” yazısını yayınladı.
Zaten çözüm süreci sırasında hazırlıklarını yapmışlardı.
Terör ve teröre karşı operasyon başladı: 13 Aralık’a kadar yaklaşık bir buçuk yılda 9500 terörist öldürüldü.
1178 şehidimiz var.
Son olarak Beşiktaş’ta, Kayseri’de yaşananlar, Suriye’yi de içine alan büyük resmin devamıdır.
Türkiye, sınırlarını ve egemenliğini savunma mücadelesi veriyor!
Evet, bu kadar hayati!
PKK’nın militan bulmada çok da zorlanmadığı belli. Kim ki HDP’lilere, HDP binalarına saldırırsa, kim ki Kürt vatandaşlarımızın duygularını rencide ederse, bilsin ki PKK’nın ekmeğine yağ sürmüştür.
Türkiye’nin dışlayıcı değil, aksine birleştirici üslup ve davranışlara ihtiyacı var.
MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK
Elbette “milli birlik ve kardeşlik” en önemli, en temel milli değerimizdir. Fakat bu hamasetle değil, insanlarda güven duygusu yaratarak yani temel haklara, hukuka, özgürlüklere saygılı davranarak sağlanabilir.
Böyle bir ortamda ülkeyi sistem gerilimlerine itmenin manası nedir, elimizi vicdanımıza koyarak düşünmelidir.
Bırakın adaları, Musul’ları, 780 bin kilometrekareyi savunma halindeyiz.
Dünyaya yayılmacı politikalar peşinde olduğumuz izlenimi vermek çok tehlikelidir. Egemenliğimizi ve sınırlarımızı, yani Lozan’ı ve demokrasiyi savunan bir diplomasi dış politikada dostlarımızı artırmayı da kolaylaştırır.
Başarmalıyız, başaracağız.
Paylaş