Paylaş
Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile CERN’deyiz. Büyük bir kampus gibi düşünün. Sokaklarına ünlü bilim adamlarının adları verilmiş: Einstein Sokağı... Madam Curie, Neil Bohr, Oppenheimer, Heisenberg Sokağı gibi... Bir sokağa da Nobel fizik ödülü sahibi Pakistanlı Abdüsselâm’ın adını vermişler. Bilim tarihinden okuduğum bu isimler, bu bilim atmosferi, cihazlar, teoriler bana heyecan veriyor. Bayan Profesör Felicitas Paus CERN’deki çalışmalar hakkında görüntülü bir sunum yapıyor. Rica ettim, flash bellek halinde sunumunun bir kopyasını da bana verdi. CNN Türk’te konuyla ilgili bir program yaptığımda kullanacağım.
Neyi arıyorlar
CERN araştırmalarının en popüler tarafı, evrenin oluşumuyla ilgili... Benim de anlamakta zorlandığım teorik fizik kavramlarıyla izah edilen karmaşık bir konu: Çok ama çok basite indirgeyerek, evrenin 13.7 milyar yıl önceki “Big Bang” denilen “Büyük Patlama” sırasında ortaya çıkan “enerji”nin nasıl olup da “kütle”ye yani atomlara, elementlere, gök cisimlerine dönüşerek oluştuğu meselesi.
Teoriye göre 13.7 milyar yıl önce, fizik kanunlarının bulunmadığı bir ‘zaman’ düşünün; aslında zaman da, mekân da yoktu... “Büyük Patlama” oluyor ve saniyenin milyarda biri kadarlık bir “an” içinde enerji parçacıkları “kütle” parçacıklarına, atomlara, cisimlere dönüşüyor, nihayet evren meydana çıkıyor. Bu saniyenin milyarda biri diye tanımlanan “an” kavramı bende hep bir ürperme yaratır, Kuran’daki “Ol deyince olur!” (Kün Feyekün) ayetini hatırlarım.
‘Tanrı parçacıkları’
Fakat bunun nasıl olduğunun cevabı elbette fizik biliminin işidir: Patlamayla uçsuz bucaksız boşluğa saçılan enerji parçacıklarının birbirleriyle çarpışarak “Higgs parçacıkları” tarafından kütleye dönüştürüldüğü teorisi... Popüler dilde bu parçacıklara “Tanrı parçacıkları” da deniliyor, evrenin oluşmasını sağladığı için.
İşte CERN’de bu “Higgs parçacıkları” var mı diye deneyler yapılıyor. 10 milyar dolara mal olan, yeraltında 27 km uzunluğunda çember şeklinde bir koridor ya da makine içinde enerji parçacıkları çarpıştırılıyor. Prof. Dr. Samim Erhan “saniyede 100 milyon çarpışma yaptırıldığını, bunun 40 milyonunun fotoğraflandığını” söyledi. İşte bu çarpıştırılmalarda “Higgs parçacıkları”nın bulunup bulunmadığına dair iz aranıyor.
Prof. Dr. Erhan “Yüzde 95 ihtimalle yok gözüküyor, farklı aralıklarda var mı onu araştırmaya devam ediyoruz” dedi.
Enerjiyi kütleye dönüştürdüğü matematik modelle varsayılan “Higgs parçacıkları” gerçekte var veya yok... Bu anlaşılınca bilim biraz daha ilerlemiş olacak ama evrenin başına ve sonuna ilişkin felsefi “muamma” devam edecek, yeni araştırmalara ihtiyaç duyulacak.
Bilimi Türkiye’ye getirmek
CERN aynı zamanda bir okul... Türkiye’den genç fizikçi ve mühendislerin burada eğitim görmesi çok önemli. Ama Türkiye anlaşma imzalayıp yılda 35 milyon dolar vererek üye olmayı taahhüt ettiği halde hâlâ bunu yapmamışız! Amerikan Harvard Üniversitesi’nden gelerek CERN’de çalışan Prof. Gökhan Ünel çırpınıyor:
“Türkiye’de bürokrasinin ayak sürümesi yüzünden CERN neredeyse bıkmış durumda. Türkiye treni kaçırabilir. Bu seneyi de kaçırırsak Türkiye’nin üyeliğini siyaseten veto edenler bile çıkabilir!”
Evet, Kıbrıs Rum Kesimi üye olsun da bir görün! Yarın bu konuyu yazacağım.
Paylaş