Batı düşman mı?

AVRUPA Birliği Bakanı Ömer Çelik, AB büyükelçileriyle toplantıdan sonra TV’lere açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

 

Çelik, miting üslubuyla Avrupa’ya meydan okumadı. Türkiye karşıtlığına şartlanmamış bir Avrupalının anlayacağı kavramsal bir üslupla konuştu. Avrupa’da dokunulmazlığı kaldırılan vekillerden, İspanya Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin terör dolayısıyla Herri Batasuna Partisi hakkındaki kapatma kararlarından örnekler verdi.

Avrupa’ya “Bugün güçlü ilişkiler kurma günüdür” diye seslendi.

 

Türkiye Avrupa’nın solcu, yeşil ve liberal ve hatta bir kısım muhafazakâr çevrelerinde yine dostlar kazanmak istiyorsa, dilin, üslubun, tarzın bu olması gerekir.

 

O çevreleri PKK’nın propaganda çizgisine itecek tavırlardan sakınmamız lazımdır.

 

Haberin Devamı

DEMOKRASİ FARKI

 

Avrupa’da da ciddi suç isnadı halinde dokunulmazlık kaldırılır. İspanya’daki Herri Batasuna gibi teröre arka çıkan partiler kapatılabilir. Bu konudaki AİHM kararlarını defalarca yazdım.

 

Fakat çok önemli bir fark var: Demokrasi farkı!

 

İspanyol ve Fransız demokrasilerinin kalitesini, AİHM kararlarında görmek mümkün. Türkiye’deki demokrasinin eksikliğini de yine AİHM kararlarında görmek mümkün. AB İlerleme Raporları, Venedik Komisyonu gibi içtihat referansı olan kurumların değerlendirmeleri de ortada.

 

O demokrasilerde bizde halen tutuklu bulunan profesyonel gazetecilerin hiçbiri tutuklanmaz, gözaltına bile alınmazdı.

 

İşte demokrasi kalitesiyle ilgili bu çok önemli fark sebebiyle dokunulmazlık ve tutuklama gibi uygulamalar oralarda “sorun” olmazken, bizde demokrasi sorununu ağırlaştıran örnekler olarak görülüyor.

 

‘ADAY ÜLKE’ OLMAK

 

Haberin Devamı

Elbette Avrupa’nın her eleştirisi doğru değildir. Avrupa’da ırkçılar, “Avrupa Merkezci” şovenler, yeminli Türkiye düşmanları vardır. Göçmen meselesinde olduğu gibi çıkar ihtilafları da vardır.

 

 

Bizim sorunumuz, Avrupa’dan gelen eleştirilere karşı çıkarken, Türkiye’nin kendi demokrasi standartlarındaki sorunları görmemektir, görülmemesini ummaktır.

 

Halbuki AK Parti iktidarı 2002-2008 döneminde reformlarla AB’nin büyük desteğini almış, Avrupa Parlamentosu Türk bayraklarıyla dolmuştu.

 

 

Evet, Türkiye’yi AB’ye üye yapmadılar, “elli yıldır kapıda bekletiyorlar”!

 

 

Fakat “aday ülke” olmak bile Türkiye için ekonomide de çok yararlı olmuştu.

 

 

Bugün azgın terör örgütleriyle mücadele ederken, Suriye ve Irak sorunları da büyürken şimdi yine 2002 ve izleyen yıllardaki siyasi ve ekonomik tabloya ihtiyacımız yok mu?!

 

Haberin Devamı

HUKUK VE REFORM

 

Bu konuda AKP iktidarının eski Başbakanlık Müsteşarı ve Milli Eğitim Bakanı Prof. Ömer Dinçer dünkü yazısında şöyle diyor:

 

“AB’ye uyum süreci her alanda Türkiye’nin lehine sonuçlar vermiştir. Bütün terör ve güvenlik sorunlarına rağmen hükümetin, tercihini AB standartlarını arkasına alarak demokrasiden yana kullanmasıyla, dış itibarımız ve dolayısıyla dış ticaret artışı ve yabancı sermaye girişleri söz konusu olmuştur.”

 

Dinçer, bugün darbe ve terör sorunlarına kilitlenen Türkiye’de, “demokrasiyi, hukuk ve adaleti, ekonomiyi, kamu yönetimi reformunu ikinci plana itmek umut ışığını zayıflatır” diyor. Tekrar özgürlükçü ve reformist bir döneme girilmesini tavsiye ediyor. (Haber Türk, 7 Kasım)

 

Haberin Devamı

Üç-dört yıl öncesine kadar Türkiye’yi destekleyen, Türkiye’ye sermaye akıtan Batı, şimdi otoriterleşme eleştirisi yapıyor. Bu durumda Batı’ya savaş açmak yerine, oradaki iyi niyetlileri kazanmak için Türkiye’yi girdiği bu sarmaldan çıkararak tekrar demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti, dışa açılma gibi hedeflere yöneltmek lazım...

 

Terörle mücadele için de bu lazım, vatanımızın geleceği için de bu lazım.

 

Yazarın Tüm Yazıları