Anayasal devlet

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Sayın Zühtü Arslan önceki gün yaptığı konuşmada çok önemli hukuki konulara temas etti.

Haberin Devamı

Benim bilhassa önemsediğim sözü şudur:
“Yürütmenin sınır tanımaz tavrı ne kadar tehlikeliyse, yargının jüristokratik tavrı da o kadar tehlikelidir.”
Juristokratik, yani ‘hâkimler hükümeti’ denilen ve yargının yasa koyucu gibi, hükümet gibi hareket etmesi eğilimi...
Türkiye bu iki tehlikenin de tecrübesine sahiptir: Hem yürütmenin otoriterleşmesi hem yargının “vesayetçi” davranışları.
Rahmetli Ecevit zamanında anayasa değişikliği ile parti kapatmayı zorlaştıran bir önerge hazırlandığında, Anayasa Mahkemesi, 22 Ocak 2001 günü “parti kapatmak zorlaşırsa rejimi koruyamayız!” diye açıklama yaparak buna karşı çıkmış, hükümet de geri adım atmıştı!
“Fikir suçları” konusunda yargının otoriter tavrı ve türban yasağı gibi konular bir hukuk devletinde asla olmaması gereken “juristokratik” ya da “vesayetçi” örneklerdi elbette.
Fakat bugün yargının da Genelkurmay’ın da vesayeti aşılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin son birkaç yıldaki kararlarının da gösterdiği gibi baskı, seçilmiş iktidardan gelmektedir.

Haberin Devamı


LİBERAL DEMOKRASİ


Prof. Zühtü Arslan bütün akademik hayatında liberal hassasiyeti olan herkes gibi vesayete ve jüristokrasiye karşı çıktı. “Anayasa Teorisi” adlı kitabında liberal demokrasiyi savunduğunu daha önce yazmıştım. (12 Şubat)
Arslan’ın 2007’de “Fighting for Political Freedom” adlı uluslararası akademik yayındaki makalesi de liberal demokrasi bakımından son derece önemlidir. “Siyasal Liberalizme Gönülsüz Yöneliş: Türkiye’de Yargının Siyasi Rolü” başlıklı bu makalesinde, devletin otoriter geleneğini ve vesayetçi yargının bunu kolaylaştırdığını anlatıyor. Toplumun yüzde 62’sinin yargı üzerinde “devlet” baskısı olduğuna inandığını belirtiyor.
Türkiye’de yargı bağımsızlığının “özgürlükleri, sivil toplumu ve bireysel hakları” yeterince korumadığını kaydediyor. AB sürecinde bu yönde “gönülsüz” gelişmeler olduğunu yazıyor. Yargının bağımsız olması kadar özgürlükçü olması gerektiğini vurguluyor.


‘YENİ PARADİGMA’


2007’den bu yana çok şey değişti, özellikle 2010 referandumuyla vesayet dönemi kapandı. Arslan da konuşmasında, bir kadirşinaslık örneği vererek, Sayın Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkememizin tarihinde “paradigma değişimine”, özgürlükçü yönelişe öncülük ettiğini belirtti.
Çok doğru bir tespittir bu.
Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Sayın Arslan’dır. Özgürlüklerin daraltılması, kuvvetler ayrılığının aşındırılması, yargı üzerinde bu defa siyasi vesayet oluşması gibi eğilimlere karşı Anayasa Mahkemesi özgürlüklerin ve kuvvetler ayrılığının “gönüllü” savunucusu olmak konumundadır.

Haberin Devamı


AYM’YE YAKIŞAN


Bugün Anayasa Mahkemesi’nin kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bularak iptal ettiği kanunla yürütme erkinin HSYK’ya yaptığı atamalar hâlâ geçerlidir! Çünkü iptal kararı geriye yürümez...
İktidar, Anayasa Mahkemesi’nden görüş almadan, bireysel başvuru hakkını daraltacağını söylüyor; çok şükür ki Sayın Arslan buna karşı çıktı.
Eskişehir sulh ceza hâkimi, adli soruşturmaları kontrol altına almak için oluşturulan sulh ceza hâkimliklerinin anayasaya aykırı olduğunu belirterek AYM’ye başvurdu. Fakat maalesef AYM bunu reddetti!
Gerekçeli karar yayınlandığında eleştirisini yazacağım.
Hukukta görüş farkları elbette olur. Fakat Anayasa Mahkememize ve Prof. Arslan’a yakışan, “yargının özgürlükçü rolü”nü evrensel hukuk düzeyinde kararlılıkla devam ettirmektir.

Yazarın Tüm Yazıları