Paylaş
Evvela şunu belirteyim, şehir adı olarak Amid/Amida kelimeleri de Rıha/Ruha kelimeleri de köken itibarıyla Kürtçe değildir, Türkçe de değildir. Çünkü Kürtler ve Türkler Anadolu’ya gelmeden önce, antikçağlarda bu şehir adları kullanılıyordu. Grekçe veya Arami kökenli olması ihtimali kuvvetlidir.
M.S 5. yüzyıla kadar Sasanilerle Bizans arasında sürekli çatışma konusu oldu, defalarca el değiştirdi. Bu konuda büyük tarihçi Rene Grousset’in “Ermenilerin Tarihi” adlı akademik eserine bakılabilir.
Jonathan Shepard, muhteşem “The Byzantine Empire” adlı akademik yayınında Bizans’ın Amid şehrinin haritasını verir. Bugünkü Diyarbakır’ın yerindedir. Kürdistan ise bugünkü Van’ın çok altında, Süleymaniye civarında bir bölgedir. (s. 131)
BİN YILDAN ÖNCE
Büyük tarihçi Claude Cahen’e göre, antik Amid’de Ermenice, Süryanice ve Aramca konuşuluyordu. Bu dillerin Kürtçeyle ilgisi yoktur.
Bölgeye Müslümanların gelmesi, 7. yüzyılda Arap akınlarıyla başladı. Arap Bekir bin Vail’in kabilesi buraya hâkim olduğu için Müslümanlar bu yöreye “Diyar-ı Bekir” dediler.
Urfa’ya gelince, merhum Prof. Işın Demirkent’in “Urfa Haçlı Kontluğu” adlı mükemmel eserinde gösterdiği gibi, 11. yüzyılda bile Hıristiyan kavimler çoğunluktaydı. Haçlılar buna dayanarak Urfa Haçlı Kontluğu adıyla bir devletçik kurmuşlardı. Urfalı Ermeni Metoes’un 10. yüzyılda yazdığı “Vakayiname” Anadolu tarihinin en önemli kaynaklarından biridir.
Türk fetihleriyle Bizans’ın gerilemesi, dindaş Kürtlerin de buralara rahatça yerleşmesini kolaylaştırdı.
ANTİK MİLLİYETÇİLİK!
Kaynağında “çokkültürlü” olan ve bin yıl içinde gittikçe Müslümanlaşan bölge tarihini 21. yüzyılda Kürtleştirmek için antikçağlara gidilmesi bilimsel olarak yanlıştır. Zira antik medeniyetler ve antik isimler çağımızdaki hiçbir milliyete izafe edilemez. Bırakın ulusları, kavimlerin bile oluşmadığı dönemlerdi çünkü.
Şimdi 1930’lara Kürtçülük için mi dönülecek?! Kelimelerden, hatta hecelerden uluslar çıkarmak, antikçağlardan modern milliyetçilik üretmek!
Evet ülkemizde maalesef “eski isimler” sorunu vardır. ‘Türkleştiriyoruz’ diye yapay isimler verilmiş, Türk boylarından gelme bazı isimler bile bugün bilinmediği için yabancı sayılarak yerlerine uydurukça isimler konulmuş, tarih silinmiştir.
Fakat bunlar en fazla altmış-yetmiş yılın işidir. Yapılacak şey, antikçağlarda etnoloji ve antropoloji keşfetmek değil, “yaşayan tarihi kültür”e bakmaktır.
ORTAK TARİHİN ADLARI
Diyarbekir ve Urfa adları müşterek kültürümüze yerleşmiştir.
“Diyarbekir etrafında güller var...”
“Urfalıyam ezelden, gönül geçmez güzelden...”
Şanlıurfa adı şehri yücelten bir tanımlamadır. Diyarbekir’e gelince, Kürt Şerefhan’ın 16. yüzyılda yazdığı Kürt tarihi niteliğindeki “Şerefname”de de Diyarbekir adı kullanılmıştır.
Tamam, Güroymak sonradan yakıştırmaydı, Norşin hem tarihsel hem yaşayan bir isimdir.
Şimdi kalkıp iki bin yıl önceki ‘Amid’e gitmek, bu toprakların bin yıllık tarihini ve birlikte yaşama iradesini tasfiye etmek olmaz mı?
Yer adları meselesi ele alındığında, bilhassa “tarihsellik” unsuru fevkalade önemlidir. Bu topraklardaki bin yıllık ortak tarihi yansıtan köklü ve yerleşmiş isimlere büyük hassasiyet gösterilmelidir.
Aşırılık daima aklıselime ve hayatın karmaşık gerçeklerine aykırıdır; kimden gelirse gelsin.
Paylaş