Aman dikkat

Olaya iki gözümüzü de açarak bakmalıyız:

 Bir, Türkiye’nin ciddi bir terör tehdidine maruz bulunduğu ve mücadelesinin haklı olduğu...

İki, bu mücadeleyi yürütürken demokrasi ve hukuk açısından ciddi hatalar yapmaktan, “otoriter” görünmekten sakınmanın bir zorunluluk olduğu...

PKK TERÖRÜ

PKK’nın terör örgütü olduğu AİHM kararlarıyla tescil edilmiş bir gerçektir. Dün Diyarbakır’da 1 ton bomba ile yaptığı eylem, sivilleri katleden böyle yüzlerce örnekten sadece biridir.

PKK’nın “gerilla” değil, sivilleri de katleden IŞİD gibi bir örgüt olduğu bellidir.

Nitekim “çözüm süreci”ni de PKK sabote etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi “Çözüm sürecini bunlar adeta Güneydoğu’da, kısmen Doğu’da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler.” (7 Eylül 2015)

Bu süreçte “PKK şehirlere 80 bin silah yığdı!” (Sabah, 8 Ağustos 2015)

Hükümet çözüm süreci bozulmasın diye müdahale etmezken PKK’nın böylesine silah depolaması, bu örgütün müzakere ve barış değil, kan ve şiddete şartlandığının kesin delilidir.

İktidarın hatası, 25 Temmuz 2015’te operasyon başlatması değildir, aksine, çözüm süreci sırasında gevşek davranmasıdır.

PKK’YA ‘LOJİSTİK’

Bu gerçeğin dünyaya anlatılması fevkalade önemlidir. Fakat çözüm sürecinin PKK tarafından nasıl sabote edildiğine dair hükümet dünya dillerinde bir “beyaz kitap” bile yayınlamadı.

Fakat dün HDP’liler gözaltına alındığında hem Başbakanlık hem İçişleri Bakanlığı gözaltıların “normal bir yasal işlem” olduğunu söyleyen bildiriler yayınladı. Başbakanlığın bildirisi Türkçeden başka Kürtçe ve Batı dillerinde...

Niye?... Çok önemli de ondan. Batı’da Türkiye’nin aleyhine, PKK’nın siyasi kampanyası lehine ciddi etkiler yaratabilecek bir olay da ondan!

Tepkiler de bunu gösteriyor zaten.

Savcılığa ifade vermeye gitmeyerek gözaltına alınmalarına bilerek yol açan HDP’lilerin bu tavrını, Adalet Bakanı Bozdağ dün şöyle tanımladı:

“Terör örgütünün propagandasına lojistik destek sağlamak için yargının davetine icabet edilmemiştir!”

Doğru fakat bu gerçeği siz dokunulmazlıkları toptan kaldırırken düşünmeliydiniz!

TÜRKİYE’NİN İMAJI

Dokunulmazlıkların toptan kaldırılması büyük hata oldu, işte PKK’ya Bozdağ’ın söylediği “lojistiği” yani etkili bir propaganda malzemesi verdi.

Hiç olmazsa Bülent Arınç’ın “kısıtlı dokunulmazlık” önerisi dikkate alınsaydı; hayır, toptan kaldırıldı.

Silah taşımak, teröristi saklamak, kitle katliamcısının taziyesine katılmak gibi dünyanın kınayacağı örnekleri seçerek bunların dokunulmazlığı kaldırılsaydı, bugünkü “lojistik” sorunu ortaya çıkmazdı.

Dokunulmazlıkların toptan kaldırılmasıyla bugünkü gibi bir tablonun ortaya çıkması halinde Türkiye’nin demokratik hukuk devleti imajının nasıl hasara uğrayacağını Başbakan Davutoğlu görüyordu; şöyle demişti:

“Yargı Türkiye’nin imajı bakımından hassasiyetleri gözetir diye inanıyorum.” (21 Nisan 2016)

Peki, bugün Türkiye’nin imajı ne durumda?!

DEMOKRASİ VE HUKUK

Demirtaş’ın ve diğer HDP’lilerin “ortak ifade”lerini okudunuz mu? Türkiye’de demokrasi yok, hukuk yok, yargı bağımsızlığı yok, diyorlar. Ne demek istedikleri açık...

Biz “Hayır var” diyelim, ne ölçüde inandırıcı oluruz?

AB İlerleme Raporları, Freedom House, Avrupa Konseyi gibi çok etkili kurumların üç-dört yıldır dozu artan raporları ortada değil mi?

Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Aslı Erdoğan ve diğer profesyonel gazeteciler niye tutuklu? Tutuksuz yargılanamazlar mı?

Terörle mücadele Türkiye için hayat memat sorunudur. Bu mücadele mutlaka evrensel hukuk, demokrasi, diplomasi, Türkiye’nin demokratik imajı gibi son derece önemli değerler ve kurumlar dikkate alınarak yapılmalıdır.

Aman dikkat, demokrasi ve hukuk Türkiye için sadece özgürlükler ve kalkınma için değil, güvenlik bakımından da “stratejik” bir zorunluluktur.