Paylaş
Halbuki konu hukukun üstünlüğü açısından son derece önemlidir.
Kopenhag’daki “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Sisteminin Reformu” konulu yüksek düzeyli toplantıya adalet bakanları ve AİHM Başkanı Guido Raimondi katılmıştı.
EN ÖNEMLİ GÜVENCE
Adalet Bakanı Sayın Gül’ün konuşmasındaki iki görüşü eleştireceğim. Fakat öncelikle şu sözlerinin çok isabetli olduğunu belirtmeliyim.
“AİHM demokratik güvenlik kavramının hayat bulması için kurulmuş olan Avrupa Konseyi sisteminin en önemli güvencelerinden biridir.”
Aynı şekilde ülkeler düzeyinde de yargı bağımsızlığı demokratik sistemin ‘en önemli güvencelerinden biri’dir.
Çağımızda hak ve özgürlükler için yargı bağımsızlığı bile yeterli değildir! Bu yüzdendir ki uzmanlığı ve odaklandığı konu ‘insan hakları’ olan AİHM kuruldu, bizim Anayasa Mahkememiz de 2010’dan beri ‘bireysel başvuru’ yoluyla aynı yetkiye sahiptir.
Fakat ülkemizde ağır ceza mahkemeleri, AYM’nin ve AİHM’nin verdiği ‘ihlal’ kararına uymayabiliyor! Böyle durumlarda ‘en önemli güvence’ ne oluyor?!
YARGIÇ SEÇMEK
Mevcut uygulamada, ülkeler AİHM yargıçlığı için üç aday gösteriyor. Konsey organları bu adayları dil, hukuki liyakat ve siyasi tarafsızlık gibi ilkeler açısından kılı kırk yararak inceliyor. Uygun bulmazsa, o ülke yeni üç aday gösteriyor...
Süresi dolan Türk yargıç Sayın Işıl Karakaş’ın yerine hükümetin gösterdiği aday listeleri bir yıldır ilgili konsey organları tarafından uygun bulunmuyor, süreç devam ediyor...
Sayın Gül ise konuşmasında ve medyaya açıklamasında, AİHM’ye üye seçiminde “ülkelerin takdir hakkına geniş yetki verilmesini” istedi.
Öyle bir durumda AİHM yargıçları üzerinde kendilerini atayan hükümetlerin etkisi ön plana çıkacaktır; bu bir...
İÇ YARGI YOLLARI
Adalet Bakanı Gül’ün vurguladığı diğer bir husus ‘ikincillik ilkesi’ denilen ‘iç yargı yollarının tüketilmesi’ ilkesidir. Bu katı olarak uygulansaydı Balyoz ve Ergenekon davaları AYM’den dönmez, sürüp giderdi!
Tutuklu gazeteciler için emsal oluşturan Şahin Alpay ve Mehmet Altan dosyaları için AYM’ye ve AİHM’ye gidilemezdi, çünkü davalar sürüp gidiyor.
İç yargı yollarını uzatarak da haksız tutuklamaları veya diğer mağduriyetleri yıllarca uzatmak mümkün olmaktadır.
Halbuki evrensel hukuka göre, iç yargı yollarının uzaması bile insan hakları ihlalidir. AİHM 1986’daki Johnston davasından beri, bizim Anayasa Mahkememiz de 2014’teki twitter davasından beri, ortada açık ihlal varsa iç yargı yolları tüketilmeden de başvuruları kabul ediyorlar; doğrusu budur.
ÇAĞIMIZDA ADALET
Sayın Bakan siyasi bir kişiliktir, böyle konuşabilir. Fakat siyaset dışındaki bir hukukçu siyasi tercihle belirlenmiş organların yargıç atamasını kabul edemez.
AİHM’de yargıç olmaları için hükümetlerin gösterdiği adayların liyakat ve siyasi tarafsızlık açısından kılı kırk yararak araştırılması da vazgeçilemez bir ilkedir. AİHM yargıçları böyle kılı kırk yararak değil de hükümetlerin tercihlerine göre belirlenirse bir süre sonra AİHM’nin koridorları tıpkı BM koridorları gibi siyasi kulis ve pazarlık mekânlarına döner ve bu onun sonu olur.
AİHM bari o duruma düşmesin.
Yargıda, hangi kademede olursa olsun liyakat ve tarafsızlık yoksa adalet de yok olur.
ZORUNLU AÇIKLAMA:
Hiç bir yazımı kaçırmayan vefalı ve değerli okuyucum Alaettin Zırhlı niye “özellikle Şahin Alpay ve Mehmet Aytan örneği veriyorsun?” diye soruyor. Hemen belirteyim bu köşede asla "şahsiyat" yapılmaz, konulara ve kişilere daima ilkeler açısından bakılır. Şahin Alpay ve Mehmet Altan’dan bahsetmemin sebebi, AYM’nin ve AİHM’nin Alpay ve Altan’ın tutuklanmalarının insan hakları ihlali olduğu yolunda karar vermiş olmasıdır. Altan hakkında AYM ve AİHM kararı uygulanmamıştır! Alpay ise bir tür ev hapsinde tutulmaktadır! Bu, hukuken son derece ciddi bir sorun olduğu için "emsal" olarak onlardan bahsettim. Bir hukukçu çıkar da bunun normal olduğunu hukuki kanıtlarıyla ortaya koyarsa ben de artık bu iki karardan "özellikle" bahsetmem. Okurlarımın bilgisine sunuyorum.
Paylaş