Paylaş
Bununla beraber, ‘dava’ anlayışının değiştiği, yolsuzluk iddia ve soruşturmalarının yargıdan kaçırıldığı, mütevazılığın kenara bırakılıp, vatandaş vergisi üzerinden saray kültürüne geçildiği, ‘ötekileştirici’ politikalarda sınır tanınmadığı, ortaöğretimde başörtüsü, 4+4+4 gibi parti programı ve seçim bildirgelerinde yer almayan konular başta olmak üzere, bazı alanlarda laikliğin zorlandığı yönündeki kabuller de AKP seçmeninin bir bölümünde kuşku, kaygı ve vicdani hesaplaşma nedeni oldu.
Bu tabloya rağmen mevcut muhalif partiler bir yükseliş eğrisi yakalayamıyor.
RAHATSIZ AKP’LİYE HİTAP
Sağda-solda yeni parti arayışlarının hızlanması, art arda birçoğunun kuruluşuna tanıklık edilmesinin nedeni de bu. Kurulanların yanı sıra başka hazırlık ve çalışmalar olduğunu da Ankara’da birkaç lokanta/ofis dolaşan herkes görebiliyor.
Buralarda epey kişi, masalar üzerine yayılan anketleri yorumlayıp duruyor.
Haksız da değiller; çünkü anketler, ‘Seçmenin yüzde 50’den fazlası gidişatı kötü görüyor’, ‘Yüzde 30-35’i de yeni bir partiye ihtiyaç duyuyor’ diyor.
‘Yeni bir partiye ihtiyaç var’ diyenlerin, muhalif seçmende yüzde 50’yi aşmasına karşın AKP seçmeninde yüzde 20’lerde kalması da dikkat çekiyor.
Bunda en büyük etken, muhalif partilerin ‘rahatsız AKP seçmenine’ hitap edememesi; başka bir ifadeyle, -MHP bir miktar başarsa da- bu partilerden hiçbirinin, AKP seçmeninden kayda değer geçişgenlik sağlayamamasıdır.
Sonuçta, AKP’ye oy veren seçmenin en azından bir bölümü, ciddi rahatsızlığına karşın, mevcut tavrını sürdürme gereği duyuyor.
EKSİK OLAN LİDERLİK
İşte bu seçmen kitlesi, özellikle ‘merkez’ odaklı arayışları güçlendiriyor.
Emine Ülker Tarhan gibi ‘ulusalcı’ bilinen bir ismin önderliğinde kurulanları dahi kendilerini, ‘merkezde’ ifade etmeye gerek görüyor. Şu da bilinsin ki, kurulan veya kurulması beklenenlerin dışında da parti çalışması yapan gruplar, isimler, örgütlenmiş sosyal topluluklar var.
Çünkü, kurulanların kimi çok hızlı hareket ettiği için ciddi bir görüntü veremiyor, kimi de dayandığı sanılan cemaat veya toplulukların, ‘Parti çalışmamız yok’ açıklamaları üzerine daha başta yola darbeli çıkıyor.
Peki, onca parti kurulurken hâlâ siyasetteki açık neden kapatılamıyor?
Bunun en kısa özeti, ‘güçlü lider’, ‘güçlü kadro’ eksikliğidir. Oysa, kısa dönemli ‘tanınırlık’ aldatıcı oluyor ve birileri iki günde yola çıkıp, 6 ay sonra zafer kazanacağını düşünebiliyor. Sorunu somutlamak için -olmayacağını bildiğim halde- örnek vermem gerekirse, “Abdullah Gül veya Ali Babacan gibi isimlerin ortaya çıkması halinde tüm siyasi dengeler değişir” derim.
Bunun ötesi çok zor, ama belki ikinci seçenek şu olabilir: Topluma tanıdık gelen, bugüne dek aktif siyasetin dışında kalmış, başarılı, ekonomik kalkınma konusunda güven verecek ‘yeni’ bir isim çıkması.
Bu son iki olasılık halinde 6 ay bile yeterli, ama mevcut girişimler için aynı şeyi söylemek hiç kolay değil.
Yine de siyasete getirecekleri renk için ‘Hoş geldiniz’ deyip başarı dileyelim.
Mevcut muhalif liderlere ise “Sizin için artık her şey eskisinden çok daha zor” mesajını yeniden anımsatmalı.
Paylaş