Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Sorun tek adam anlayışında

ADI ister ‘devlet krizi’, ister ‘Cemaat-hükümet çatışması’, ister ‘paralel devlet/çeteyle savaş’ konsun, sorunun temeli sorgulanmadıkça çıkış bulunamaz.

Haberin Devamı

Bilmem itiraz eden olur mu; bir ülkede eğer, okula konacak isimden AVM’nin yüksekliğine, güzergâhtan kürtaj süresine kadar her konu ve icraat tek kişiye sorulur, tek kişinin sözüne bağlanırsa orada devlet sağlıklı işleyemez.
Üstüne üstlük, bütün bakanlıklarla ilgili konularda son kararı vermesi amacıyla, doğrudan tek adama bağlı komisyonlar kurulursa, ‘Bu da paralel bir devlettir’ iddiası haklılık kazanır.
Açık konuşmalı; sorunun kaynağı tek adama dayalı yönetim anlayışıdır.

ÖYLE YAP AĞAM DÖNEMİ

Örneğin bir işadamı, tek adamın her sözünün yasa üstü olduğunu düşünmeye başlamışsa, her sorununda ona ulaşmaya çalışması çok doğal.
O işadamı hukuk, adalet, kural, gelecek kuşakların hakları gibi kaygıları da taşımıyor, ‘Varsa yoksa benim çıkarım’ diyorsa bakın neler olur?
Tek adama ulaşıp istediğini alınca hemen telefona sarılır, ilgili bakan/bürokrat/belediye başkanı duysun diye, mutluluğunu çevresine şöyle müjdeler:
“Onlar istediğimi yapmadı, ben de çıktım bir numaraya, açtırdım telefonu bakana ‘Yap bu işi kardeşim’ talimatını verdirdim.”
Bu durumda, bürokrat veya belediye başkanının haklı itirazlarını dikkate almış bakanın içine düştüğü çıkmaz nasıl ifade edilebilir?
Boynu bükük, kırgın bürokratına “Atın o imzayı kardeşim” demek; işadamına da, “Nasıl istiyorsan öyle yap ağam” ironisinde bulunmak dışında.
Yazılı kurallar dışına çıkılarak izlenen bu yönetim anlayışının, itibar kırıcı uygulamaların bir gün, ‘tepe attırmayacağını’ düşünmek de sadece saflık olur.
O tepeler atıldığında da, ‘Beraber yürüdük, beraber ıslandık bu yollarda’ şarkısı ister 40 yıl, ister 10 yıl birlikte söylensin, vazo kırılmıştır artık.
Hele hele tepesi atanın kimi dudak uçuklatan ifşaatlarda bulunur, kimi istifa ederse bu algı iyice yerleşir; çıkıp, “Onları kapının önüne koyduk” diye itibarsızlaştırmayı sürdürmek de halk nezdinde kabul görmez.

Haberin Devamı

ÜMMET VURGUSUNDAKİ ARTIŞ

Tek adam anlayışının bir başka sorunlu yanı da ‘Her sözüm kural ve yasa üstüdür’ inanışına gelmektir.
Bu inanış yerleşince, devletin her birimini arka bahçeniz haline dönüştürdüğünüzden emin, kendinizi dokunulmaz görürsünüz.
Bir gün o arka bahçelerden birileri çıkıp, “Bu kadar da olmaz” itirazı yapınca, “Vay be, arka bahçemiz meğer darbeciymiş” demeniz zerre inandırıcı olmaz.
Hem de dün o bahçelere yerleştirilenleri liyakate/kariyere göre değil, ‘bir çeteye’, ‘paralel devlete’ bağlılığına göre, bilerek seçtiğinizi itiraf ettiyseniz!
Eğer muz cumhuriyeti değilse, bir ülkede bu yönetim modelini hâkim kılanlar masum veya mağdur rolü oynayamaz; önce özür diler, sonra hesap verir.
Bugünlerde, tek adamlığa bağlı olabilecek bir konu üzerinde daha düşünmeli.
Son dönemde, “Başbakan Erdoğan sadece bir başbakan değil”, “AK Parti de sadece bir parti değil” söylemi daha çok duyulur oldu.
Paralelinde de meydanlardaki pankartlarda, yazılıp/çizilip/söylenenlerde, kurulan pek çok dernek/vakıf adında ‘ümmet’ ifadesi daha çok geçer oldu.
Bunda ne var denebilir; ama Erdoğan sadece başbakan değilse nedir, AKP sadece bir parti değilse nedir?

Yazarın Tüm Yazıları