Paylaş
Meclis’i 25 yıldır yakından izliyorum; bu tartışma hemen hemen her yıl yaşandı, pek çok düzenlemeye gidildi; maaş, sosyal haklar, sağlık, emeklilik, araç ve ofis kullanımı başta olmak üzere birçok alanda iyileştirmeler yapıldı.
Haber Türk, konuyu gündeme getirip Gülin Yıldırımkaya da görüşlerimi sorunca, milletvekilliliğinin para kazanma aracı olmadığını, “gönüllülük esası” ve “hizmet verme aşkı” üzerine oturduğunu özellikle vurguladım.
Evlada bırakılacak en onurlu miras diye baktığım bu görevin, ‘maaş’ üzerinden gündeme gelmesinin çoğu milletvekilini üzdüğüne de eminim.
İŞTE MAAŞ, İŞTE ASGARİ ÜCRET
Bunca yıl siyasetçiyi yakından izleyen, koşullarını bilen biri olarak, “Bu maaş çok” dememi kimse beklemesin; ama gelin konuya başka açılardan bakalım.
Sanırım, “Burası Türkiye” sözü en çok bu konuda geçerli; çünkü milletvekili maaşının asgari ücretin 20 katı olduğu ender ülkelerden biriyiz.
Türkiye, sık sık yönetimin becerisinden(!) kaynaklanan ekonomik krizler yaşarken, kamu çalışanının maaşı, hep enflasyon üzerinde artırılan bir ülke.
Krizlerin sebebi kamu; ama özel sektörde milyonlar işsiz kalır, maaş artışı bir yana, maaş azaltmasına gidilirken işini kaybeden tek kamu çalışanı olmaz.
Yoksulluğun aldığı boyuta işaret etmeye ise gerek yok.
İşte bu ülkede, ne kadar haklı görülse de herkesin “Yöneten onlar” dediği siyasetçinin maaşındaki en küçük artış, milletin, garibin, gurebanın gözüne batar; onların gözü varsa 100 bin TL maaşın da kıymeti harbiyesi olmaz.
Tartışmada bir yanlış da, “Şu kadar maaş, salon gibi ofis, sekreterler, odacı, bedava telefonlar, makam otomobilleri bırakıp geldim” tarzı savunmalar.
O zaman, koşulların böyle olduğunu bilmeden gelen, kafasına silah dayanarak çağrılan mı var, diye sorarlar.
VEKİLİ REFAKATTEN KURTARMALI
Hele hele bazı siyasilerin, “Çok seçmen geliyor; yemek, maddi yardım, yatma, okutma derken çok para gidiyor” demesi de ayrı bir olumsuzluk.
Milletvekilliği sosyal yardım kurumu değil; yapılması gereken bu sistemi değiştirip, bu görevi daha saygın yapılır hale getirmek.
Gerçekten de milletvekilinin refakatçi gibi seçmenin hastane, postane işlerine koşması, bunu neredeyse birinci görev gibi yapması son derece üzücü, haksız.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Neden Genel Kurul’a katılmıyorsunuz” siteminin altında yatan ilk neden de bence bu.
Kanıtı da Bülent Arınç döneminde yapılan ziyaretçi anketinin sonuçları.
TBMM’yi ziyaretlerde oranlar, kütüphane hizmeti 1.38, resmi ziyaret 4.52, yerleşim yeri sorunu 4.6, parti işleri 1.66, diğer 13.74 diye sıralanıyor. Milletvekili ziyareti başlığı altında “yüzde 43” yazıyor ve bu oranın içinde ne var belli değil; ama bu kaleme ilaveten şu oranlara da lütfen dikkat:
Planlanan işe ilişkin destek 4.18, bürokratik sorunlar 3.90, iş talebi 11.13, tayin 7.13, görevde yükselme 2.38.
Doğru tutum, vekil üzerindeki bu yükü kaldırıp, gelir dağılımı düzeltilmediği sürece kamu görevlileri gibi enflasyona bağlı maaş artışına razı olmaktır.
Maaş ve seçmene iş vekile saygınlık kazandırmıyor; saygınlık, işi için TIR parkına giden seçmenin nasıl sel sularına kapılıp öldüğünün hesabını soran denetimle, daha iyi bir yönetimi getirecek yasamayla kazanılıyor.
Paylaş