Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

O kapak aç-tı-rıl-ma-ya-cak

YOLSUZLUK ve usulsüzlüklerini örtbas için rejim bunalımı çıkarma oyunu oynayanların bu zevksiz oyununun son kullanma tarihi geçmiştir.” (3 Ekim 2003)

Haberin Devamı

“Yolsuzluk varsa, onun yakasında yakamdaki rozetin aynısını görmekten derin üzüntü duyarım; gözümü kırpmadan gereğini yaparım.” (16 Nisan 2006)
“Yolsuzluk, toplumun temel değerlerini yok eden bir hastalıktır.”(14 Ağustos 2006)
Bu sözler Başbakan Erdoğan’a ait olsa da ‘üzerinden çok zaman geçmiş’ diyen çıkabilir; ama eskiyecek gibi değil sözler, hele sonuncusu hiç.

OYALAMA TRAFİĞİ

O sözler orada dursun da biz, dört bakanı istifa ettiren yolsuzluk iddiaları için TBMM Soruşturma Komisyonu kurulması sürecine bakınca ne görüyoruz?
Anımsayalım; savcılar, halen AKP rozetlerini yakalarında taşıyan dört eski bakanla ilgili dosyaları, ocak ayında 32 klasör halinde TBMM Başkanlığı ile Adalet Bakanlığı’na gönderdi.
Adalet Bakanlığı, “Dosyayı TBMM’ye yollayın”; TBMM ise “Başbakanlık üzerinden (Yani Adalet Bakanlığı) gönderin” diyerek iade ettiler.
Bir oyalama sürecinin başladığı anlaşılmıştı, çünkü bu bilgiler gününde değil birkaç gün sonra öğrenilmişti, yani saydamlık hak getire olmuştu.
O arada savcılar değiştirildi, konu bir rejim sorunu haline getirildi.
Neyse, TBMM Başkanı Çiçek’in ifadesiyle ‘üçüncü kişilerle ilgili iddiaları’ temizleyen yeni savcılar, klasör sayısını 11’e indirerek Meclis’e yolladı.
TBMM, 30 Mart seçimleri için 1 Mart’ta tatile girdi, ama bir tesadüfle!
4 Mart’ta ortaya çıktı ki meğer klasörler, TBMM’ye 28 Şubat’ta gönderilmiş.
CHP hemen ayaklandı, fezlekeleri görmek için TBMM’yi toplantıya çağırdı.
19 Mart’taki olağanüstü toplantıda, AKP öneri ve oylarıyla, “Kapak ancak kurulacak komisyon üyeleri tarafından açılır” kararı alındı.
İlk hedef tutturuldu, 30 Mart öncesi o kapak ‘aç-tı-rıl-ma-dı’.

Haberin Devamı

TOPLUMUN AKLIYLA ALAY

Ancak, kamuoyu baskısına direnç bir noktaya kadardı.
Nihayetinde 5 Mayıs’ta, AKP ve CHP önergeleri birleştirilerek bir soruşturma komisyonu kurulması kararı verildi. Kuruldu da ne oldu; ‘içtüzük’ denerek görülmedik bir süreç yaşatıldı.
AKP komisyona üye bildirmektense, muhalefetin bildirdiği 18 üye ile ilgili çok titiz ve derin bir araştırma yapmayı yeğledi.
Konuyla ilgili görüş belirttikleri gerekçesiyle, tam 15 isme itiraz etti.
TBMM Başkanlığı da bunlardan 11’ini haklı buldu, ancak ilginç ki bu titiz araştırmayı yapan AKP, kendi 27 ismini TBMM Başkanlığı’na göndermedi.
Bugün 9 Haziran ve 35 gündür o isimler henüz ortada yok.
Oysa, Cemil Çiçek de söyledi; eğer çoğunluk oluşmuş olsaydı, -ki AKP yeterli- komisyon çalışmaya başlamış olacaktı.
İktidarın bu açık oyalama taktiğini Çiçek de görmezden gelir gibi davranıyor; “Topum, tankım yok” demekten öte geçemiyor.
Örneğin, kamuoyunun bazen toptan, tanktan daha güçlü olduğunu unutuyor.
AKP sözcüleri de çıkıp, toplumun aklıyla alay eder gibi, “Canım bir hafta sonra çalışsa ne olur, deliller yok mu ediliyor” diyebiliyor.
O sözlere kendileri ne kadar inanıyor bilemeyiz, ama bir kurum da çıkar, “Dört bakanın konuşmaları ‘he-ce-len-miş’ montaj” derse hiç gülmem.
Çünkü hedef, o dosya kapaklarını TBMM kapanana kadar ‘aç-tır-ma-mak’.
3Y ile mücadele ise kapitalist dönüşüm yaşadı, “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” oldu.

Yazarın Tüm Yazıları