Paylaş
PKK kafasına göre sistem ilan ediyor, her gün yeniden şehit haberleri alınıyor, analar yine gözyaşlarına boğuluyor.
Her yeni gün ülke için çok ciddi yeni tehlike ve riskler barındırıyor.
Buna karşın millet iradesini koyalı 70 gün oldu, hâlâ bir hükümet kurulmadı.
O iradenin ‘uzlaşın’ mesajını görmeyenler ise bir hükümet kuruluşunu değil, amacı cuma günü açık seçik ortaya konan nedenle yeni bir seçimi dayatıyor.
Meğer 7 Haziran’da başkanlık sistemine ‘Hayır’ demiş olan milletle, ‘Ben Anayasa’ya uymam, Anayasa bana uydurulsun, siz de bunu sağlayacak oyu vermek zorundasınız’ gibi hiçbir demokratik ülkede yaşanmayacak bir inatlaşmaya gidilecekmiş.
GİZLİ MUTABAKATIN AMACI
Kılıçdaroğlu hiç haksız değil, Erdoğan’ın bu ‘sistem değişti’ çıkışına AKP içinden tek itirazın gelmemesi de ayrı bir kaygı nedeni.
Koalisyon görüşmeleri başladığından beri sürecin yanlış işletildiğini, turların ‘nafile’ olduğunu dile getirmiştim; bunun sebepleri de böylece netleşti.
CHP’nin masadan kalkmaması ile anladık ki özellikle Saray, baştan beri hükümet kurdurmayarak, ‘sistem tartışması’ yaratmak istemiş.
AKP ve CHP heyetlerinin tüm görüşmeleri tutanaklarda. Bir gün açıklandıklarında her şeyi daha iyi göreceğiz, ama süreçle ilgili baştan beri yazdığım terslik ve oyalama taktiklerine ilaveten Davutoğlu’nun Saray iradesini aşamamış olduğunu anladık nihayetinde.
Bunun bazı küçük ipuçları da var, ama önce Davutoğlu’nun ifade ettiği ‘gizlilik mutabakatına’ açıklık getirelim.
Bu mutabakatın sadece iki amacı var; görüşmelerin yürütülüş şekli ve içeriğinin gizliliği ile süreçte liderlerin kullandığı ‘düzeyli dilin’ sürdürülmesi.
İkinci şıkka sevinelim, ama bunu bozacak çok şey olur, hele de Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlara yeniden çıkacaksa. (Rize’de Kılıçdaroğlu’na yine ‘O zat’ diyerek başladı ve Anayasa’ya uymayacağına göre bu dili koruyacak.)
Bütün bilgiler, liderlerin özenli dilinin samimi buluşmalarının sonuçsuz kalması, kim ne derse desin, Saray engelini gösteriyor.
STK’LARIN SUSMA NEDENİ
İlk buluşmaya (13 Temmuz) dönelim; Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’na ne önerdi?
“Yüksek profilli bir hükümet kuralım. Yani sayısal üstünlüğü güçlü olsun, 4 yıllık olsun ve mutlaka karşılıklı güven olsun” dedi.
Davutoğlu da bunları onayladığı için görüşme sürecini başlattı.
Ancak şimdi daha açık anlıyoruz ki Davutoğlu, açtığı bu yolu ilerletemedi, hem de inisiyatifini ortadan kaldıran bazı ipuçlarını vererek.
O ipuçları bir gün açığa çıkar belki, ama süreçte başka yanlışlar da vardı.
Örneğin, her görüşme sonrası Saray’a bilgi verilmesi doğru değildi, çünkü bilgilendirme en sonda, ‘koalisyon kurdum/kuramadım’ noktasında olmalıydı.
Hele de iki liderlerin olumlu hava yaydıkları ilk buluşmadan saatler sonra, Erdoğan’ın koalisyona soğuk, yeni seçime yakın net mesajları gelmişken.
Sonraki olumlu buluşmanın ardından da aynı tablo yaşandı; tereddütleri yok etmek için Davutoğlu’na, ‘Sakın yanlışlık yapma’ ihtarı çok ağır sayılacak ‘intihar’ benzetmesiyle geldi.
Tamam, Davutoğlu ‘koalisyon iradesini’ korumayarak liderliğini gölgeledi, ama AKP ve AKP’ye destek veren güç odakları da onu yalnız bıraktı.
Örneğin, TOBB başta olmak üzere, seçim sonrası her fırsatta ‘Erken seçim değil, koalisyon’ diyen koca koca STK’lar birden neden sustu?
Bu sessizliğin nedeninin, Saray’dan gelen bir uyarı olup olmadığını ah bir bilsek!
Paylaş