Paylaş
Raporu, başta CHP’liler olmak üzere, herkesin okumasını dilerim.
Dileğimin başında da iktidar temsilcileri geliyor, ama hiç umudum yok.
Hele ertesi günü Gezi’nin yıldönümünde, Taksim çevresini turlamış biri olarak, her metrekarede polis devletini hissedince, başka türlü düşünemem.
Başbakan’ın “A’dan Z’ye gereken yapılacak” sözüne uygun olarak, çevik kuvvetinden emniyet müdürüne kadar göstericilere sıfır toleransla davranan polis, her şiddeti kullanarak dünyanın en iyi alan savunmasını gerçekleştirdi.
ON YIL BİR GÜNE YENİLDİ
İktidar, ülkemize ve İstanbulumuza ibretlik bir gün yaşattı, acımasız polis gücüyle Taksim’i kendi vatandaşına ve dünyaya kapatmayı amaçladı.
Ancak ne ironi ki, ‘Allah’ın sopası yok’ misali yine kendi eliyle Taksim’i dünya medyasında ilk haber yaptırarak milyarlara açtı.
Bu, CNN muhabirine yapılan müdahaleyle gerçekleştiği için belki yarın, müdahaleyi yapan polislerin paralel yapının veya faiz lobisinin ajanları olduğu ileri sürülebilir, ama iktidar, eğer Gezi ruhunu azıcık anlamaya çalışsaydı, emin olun bu yıldönümünde Türkiye, dünya medyasında ‘demokrasisi çığır atlamış ülke’ diye anlatılacaktı; maalesef aksi oldu.
Peki, CHP’nin raporundan da yola çıkarak bakalım ne oldu?
İktidarın gencecik ölümlerle sonuçlanan ağır şiddeti karşısında, yüz binlerce genç birkaç gün içinde politize oldu, odalarından çıktı.
(30 Mart’ta ilk kez CHP, gençlerde AKP’nin önüne geçti.)
Gezi direnişçileri, muhalefet dahil kimsenin yapamadığı bir şeyi, AKP ve Başbakan’a dünya çapında verilen 10 yıllık desteği, tek günde tam tersine çevirdi.
Daha bir ay önce ‘Erdoğan’a nasıl diktatör’ der diye Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü kesen Avrupalı Sosyalistlerin Başkanı Swoboda buna en iyi örnektir.
Erdoğan’ın yönetim tarzı, en hafif tanımla, ‘otoriter’ algısına kavuştu.
Bunlara karşın, en çok da eşit orandaki katılımlarıyla Müslüman dünyada bir ilki yaşatan kadın varlığıyla Gezi gösterileri, dünya çapında saygınlık kazandı.
Doğrusu CHP raporunda da ‘kadın’ vurgusunun önde tutulmasına sevindim.
(CHP, 30 Mart’ta bu vurguya uygun davranmadı, umarım artık davranır.)
BİRİLERİ KENDİNİ KANDIRSA DA
Rapora göre Gezi’ye katılanların büyük kısmı az çocuklu ailelerden.
Bu yanıyla iktidar, ‘aileler tek de olsa evlatlarının ölümünü göze alarak bu gösterilere katılmasına neden engel olmadığı’ üzerinde düşünse dahi yeterliydi.
Gezi, katılımcıları ve amacıyla Türkiye’deki tüm bölücü sorunlara merhem niteliğindeydi; iktidar bunu da göz ardı etti, acımasızlığını göstermeyi yeğledi.
‘Onlara nefes aldırmayacağız’ ilkesiyle de yoluna devam ediyor, ama karşısında gelecek için güçlü bir insan kaynağı yarattığını görmeli. Özgün, yaratıcı, kendine güvenen bu kitle eninde sonunda hem kent ve kentlisi hem de dünya ile etkin bağ kurabilecek anlayış ve yetenekte.
Gezi, Türkiye’nin gelecekteki toplumsal yapısı için işaretini verdi.
İktidarın göremediği ve direndiği o işaret, ‘benim hayatıma karışma; feryadım budur, duy’ özünü barındırıyor.
Sorun sadece, ‘devrimlerin 40 günde gelemeyeceği’ gerçeğinde yatıyor.
Çünkü Gezi, bir ‘ben bireyim’ hareketidir; itip kakarak, terörize ederek, baskıyla ‘birey olmanın’ önüne geçilemez, birileri kendini kandırsa da böyle.
Paylaş