AKP kapatma davasından Hazine yardımını kesme cezası çıktı.
AKP’ye laiklik uyarısı yapılırken parti kapatma ayıbı da işlenmedi.
AB üyeliği yolunda yürüyen Türkiye, umarız yeniden böyle bir süreç yaşamaz; partiler daha iyi, daha organize, daha çok çalışarak rakiplerini geçer.
Şimdi artık her şey Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP’ye bağlı.
Bakalım AKP, bundan sonra aynı yolda mı yürünecek, yoksa mahkemenin mesajı ve toplumdaki uzlaşma beklentisini karşılayacak tutum mu takınacak?
Bu davada herkesi rahatlatacak bir karar çıkacağını umanlardan oldum.
Ancak AKP yönetiminde, TBMM Başkanı Köksal Toptan hariç, böylesi bir umudu besleyen olmadığı gibi; Erdoğan ve ekibi sanki şöyle bir sonuç için uğraştı:
KAPATMA MI İSTEDİLER
"Bizim için ilk seçimde en iyi sonuç kapatma halinde çıkar.O nedenle kapatma sonucu yaratacak eylem ve tutuma devam."
Bu çerçevede karar AKP için bir hayal kırıklığı da olabilir hani.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de kapatma bekler görüntüsü verdi.
Yoksa, demokratik hiçbir ülkede görülmeyecek şekilde, kapatma davasından birkaç saat, Yüksek Askeri Şûra toplantısından birkaç gün önce niye Başbakan’la gece yarısı, gizli bir mekanda, gizli bir görüşme yapsın?
Bu gizli buluşmanın nedeni ve amacı bilinmediği için ikilinin, "Mahkeme kapatmazsa biz onlara gününü göstereceğiz" mesajı verdiği, Gül’ün, "Kapatma sonrasında beni yok sayma" dediği yönünde söylentiler yayıldı.
Hangi söylenti yayılırsa yayılsın, hangi senaryo yazılırsa yazılsın Gül, "Herkesin cumhurbaşkanı olmayacak" tezine yeni bir kanıt sundu.
Gül’ün tarafsızlığı ve Erdoğan ile kıyaslandığında "daha fazla devlet adamı" şeklindeki imajının bu gizlilikle örselenmiş olması da ayrı.
Öte yandan her gün gazetecilik dersi vermeye kalkışan hükümet yanlısı medya, bu buluşmayı ne tek satır haber yaptı, ne de yorumladı.
Peki, aynı medya ve AKP, böylesi bir buluşma Ahmet Necdet Sezer ile Deniz Baykal arasında olsaydı ne yaparlardı, ne derlerdi?
HAZIR ERGENEKONCUYKEN
Tahmin edelim; daha Baykal ile Sezer’in Ergenekon üyelikleri ifşa edilmemiş olacaktı; ama yine de "Al sana darbenin alası" denirdi.
Hazır dün, Baykal’ın Ergenekonculuğu da ilan edilmişken Erdoğan’a bir soru sormak gerekiyor.
Ergenekon davasının ana dayanağı olan Danıştay saldırısı sonrasında olayı "Derin komplo" diye niteleyen Erdoğan,"Baykal, ’Rejim kırılma noktası yaşayabilir’ dedi, 24 saat sonra menfur saldırı oldu.Sonra, ’Siyasete kan bulaşmıştır’ diyor.Nerede bulaşmış, kim bulaştırmış?Saldırıyı siyaset mi gerçekleştirmiş?Hayır.O zaman Baykal bu komplonun içindedir" demişti.
Malum, Ergenekon iddianamesine göre MİT, kendisinin göremediği, PTT yolu ile ulaşan bir evraktan keşfettiği Ergenekon örgütü ile ilgili bilgi notlarını 2003 ve 2006’da iki kez Erdoğan’a yolladı.
Yukarıdaki sözler Erdoğan’ın, Baykal’ın Ergenekon üyeliğini beş yıldır bildiği, Danıştay saldırısı ardından bunu ima ettiği anlamına mı geliyor?